Ankara’da bir gece bir sabah iki öğün

Beypazarı’ndan yola çıkıp bir gece konaklayacağımız Ankara Başkent Öğretmenevine gelip odamıza yerleştik ve sabah erken yola çıktığımız için yorulmuştuk, biraz dinlendik. O akşam güzel bir yemek yemek için şöyle güzel, elit yerlere bakmıştım fakat pek aç değiliz, en azından hadi güzel bir tatlı yiyelim deyip dışarı çıktık, instagram’da çok gördüğüm ve aklımda yer eden Göksu Lokantası’na gidip sadece bir sufle yiyecektik fakat nasıl olduğunu anlamadan kendimizi Göksu Lokantası’nın az berisindeki Özçelik Aspava'da bulduk!

Üniversiteyi 1998-2003 arasında Ankara'da okuduğum için o meşhur Ankara Döneri'ni sık sık yedim, severdim de! O zamanlar Aspava diye bir şey duymamıştım ama son 2-3 yıldır sosyal medya Aspava da Aspava diye yıkılınca denemek şart oldu.

Başka bir açılımı var mı bilmiyorum ama ASPAVA, Allah Sağlık Para Aşk Versin Amin'in kısaltmasıymış! Bu iş nerden çıktı nasıl çıktı tam bilemiyorum ama söylenen bu! Çok da şaapmamak lazım ne de olsa Angara'dayız

Aspava, bir yemek kültürü desek doğru olur, farklı türleri olsa da daha çok SSK yani Sos Soğan Kaşar denilen türevi tüketiliyor. Siz sadece SSK'nızı söylüyorsunuz ve tek de olsanız 8 kişi de olsanız masanız cacık, salata, patates kızartması, çiğköfte gibi ikramlarla doluyor! İkramlar bu Aspava Kültürü'nün esas numarası. Hatta Aspava'nızı yedikten sonra küçük künefe ve dondurmalı irmik tatlısı da ikram olarak geliyor. Tabi şunu kabul etmek lazım bu "yancılar" ın kalitesi çok üst seviye değil ama hani fena da değiller. Üstelik bunca ikrama rağmen yemeğin sonunda pek çok mekândaki porsiyon döner parasını ödüyorsunuz daha ne olsun

Gelelim bizim SSK'mıza... Ankara Döner'i zaten güzeldir ben severdim öğrencilik yıllarımda. SSK için o güzel döneri incecik lavaşlara sarıp araya soğan ve kaşar rendesi koymuşlar, domatesli sos da hafif bir lezzet ve ıslaklık verince daha da güzel olmuş valla biz gayet löp löp götürdük. Eğer henüz denemediyseniz yolunuz Angara'ya ilk düştüğünde mutlaka yiyin derim, afiyet olsun...

Aspava sonrası sakin sakin yürüye yürüye Kızılay’a kadar gidiyoruz, en son 2013 gibi diplomamı almaya geldiğim Ankara’nın o sokaklarını tekrar dolaşıyorum, tabi attığım her adımda hatırladığım Ankara ile yeni Ankara’yı kıyaslıyorum, anılar canlanıyor 17 yaşımda Üniversite okumak için geldiğim Ankara ve şimdi eşimle geldiğim Ankara… Metro ile öğretmenevine geçip geceyi orda geçiriyoruz, sabah Bolu akın Lokantası’nda yemek yiyeceğiz sonra istikamet Ürgüp…

Youtube'da yemek videoları izlediğim bir gün sağ tarafta "öneriler" kısmında "Son haşlamacı" başlıklı bir video gördüm! Son haşlamacı ne Allah aşkına, "Son Hava Bükücü" gibi dedim hemen, İzlemeye başladım, video Anadolu Ajansı'nın kanalında ve çekim kalitesi ve içerik olarak gayet de güzeldi. Ankara'nın yerel ve eski lokantalarından Bolu Akın Lokantası'nın sahipleriyle sohbet havasında çekilmiş hem işletme hem de yemekler tanıtılıyor, yemekler bakır kazanlarda, kuzinede pişiyormuş, hoşuma gidince hemen instagram'a girip konumdan tekrar baktım kim ne yazmış diye, kaliteli isimlerden güzel yorumlar görünce de dedim yolum Ankara'ya ilk düştüğünde gider denerim! Ben genelde beğendiğim videoların altındaki yorumları okumayı da severim, bu videoda da bayağı yorum vardı, kimisi Bolu Akın’ın ikinci kuşak işletmecisi Uğur Durak Beyin üslubuna takılmış fazla böbürlendiğini düşünmüş, kimisi oğlu üçüncü kuşak işletmeci Hüseyin Durak Beyin tarzına, kılığına takılmış çoğu bence komik yorumlarda bulunmuş, bu yorumlarla video daha da dikkatimi çekti YouTube favorilerime ekledim, videoyu buraya da bırakıyorum sizin de izlemenizi tavsiye ediyorum, önce videoyu izleyip sonra yazımı okursanız daha iyi olur…

İki yıl önce bir eğitim için yolum birkaç günlüğüne Ankara’ya düşünce de gidip denedim. Bolu Akın Lokantası, o zamanlar 3 şube olarak hizmet veriyordu ama ben gitmeye yakın bir şube kapandı. Bende nereye gideyim diye ailenin 3. kuşak işletmecilerinde Hüseyin Durak'a instagram üzerinde sordum, sağ olsun kendisinin Ankara'da olmadığını ama eski yerin yakında kapanabileceğini o yüzden Etlik Garajı'nda bulunan ilk yere gitmemi tavsiye etmişti.

Ankara'daki son yemeğimi yemek için taksiyle yıla çıktım, şoför de bilmeyince Google Maps ile bulduk lokantayı. Kapatılmak üzere olan Etlik Garajı içinde salaş mı salaş bir yer burası, öyle şık masa sandalye göz alıcı bir dekor, şıkır şıkır tabaklar beklemeyin! Ben oturdum ama akşam 5 gibi geç bir saatte olduğumuz için ne var diye sordum, şansıma haşlama kalmış, bir porsiyon haşlama söyledim.

Kuzu haşlamam, az pirinç pilavı, cacık ve söğüş tabağı ile geldi. Kuzu haşlama çok güzel, yancıları yeteri kadar iyi. Aslında bu tek porsiyon bile karın doyurmaya gayet yeter ama kuzu etiyle yapılan Çoban Kavurma'nın tadına da baktım ve oldukça güzeldi. Servisi yapan garsonla yemeğin nasıl yapıldığını konuşurken bir şey dikkatimi çekti, etin tadı bozulmasın diye patatesler ayrı bir kapta pişirilip servis esnasında etin yanına konuluyormuş! Acaba günümüzde bu özeni gösteren kaç "restoran" var? Merak ediyorum!


Bolu Akın gibi yerler, yani dekora, şova değil yemeğe odaklanan yerler pek kalmadı maalesef! En azından İstanbul'da kalmadı! Haşlama gibi geleneksel tatlar yerine etin tokatlandığı, havada uçtuğu, üzerine abartılı cheddar sos gezdirildiği yerler öne çıktı! Kırk yıllık köftecilerin "steak house" olduğu bir zamandayız! O yüzden bu zamanda halen "lokanta" kalabilen yerlere ben saygı duyuyorum! Bolu Akın Lokantası ile ilk tanışmamış beklediğim gibi güzel geçmişti…

Sonrasında instagram üzerinden Bolu Akın Lokantasını ve sahiplerini takip etmeye devam ettim, balayımız için yolumuz tekrar Ankara’ya düşünce de bu defa sabah kahvaltısı için burada güzel bir çorba içelim dedim, Hüseyin Durak bey ile de haberleştik ve sabah yine Etlik Garajı’ndaki yerde buluştuk.

Ailenin 3. Kuşak işletmecisi Hüseyin Durak genç bir arkadaşımız ama videoda da göründüğü üzere kendisinin ailesiyle birlikte bir esnaf lokantası işlettiği onunla ilgili aklınıza gelecek son ihtimal olur J Daha çok “Üçüncü Dalga Kahveci” işleten bir “Barista”, bir “dövmeci” hatta bir “erkek kuaförü” havası var J Gerçi biraz “Yeni Nesil Chef” havası da var dövmelerden dolayı ama böyle geleneksel usulle geleneksel tariflerle yemek yapan bir lokanta işletmecisi olduğunu söyleyince şaşırıyorsunuzTa ki kendisiyle oturup sohbet edene kadar… Benim için oldukça keyifli bir sohbetti, gitmeden önce bir saatte kalkarız dediğimiz yerde öğlene kadar hem yedik hem sohbet ettik, Bolu Akın’a dair her şeyi konuştuk…

Lokanta’nın adında “Bolu” var çünkü aile aslen Bolu’lu, hadi Bolu neyse de "Akın" ne demiştim, meğer köy adı falan değilmiş, açıldığında müşteriler "akın akın" gelsin diye kurucusu olan büyük dedeleri Rahmetli Hacı Hüseyin Durak koymuş bu ismi. Etlik Garajındaki mekan bir süre önce maalesef çıkan bir yangında yanmış ama aile oturup karar alıp onarım yapıp aynen devam demiş. Siz gittiğinizde yeri garip gelebilir çünkü ortada Gar Mar yok çünkü bir kısmı çoktan yıkılmıştı ama bu yıkım ve arsa davalık olduğu için de böyle kalmış. İnşallah yerine zebella gibi bir AVM yapılıp bu güzel lokantaya yazık etmezler!

Ben Bolu Akın’ı tesadüfen keşfetmiştim, eski bir lokanta ama öyle çok da bilinmiyor! Bunu Hüseyin’  sorduğumda aslında pek çok “gurme hesabın” gelip görüşmek, çekim/reklam yapmak için kendileriyle görüşmek istediğini ama ailenin bunu kabul etmediğini, lezzetlerinin kulaktan kulağa yayıldığını söyledi. Sohbet sırasında yeme içme dünyasında adı duyulmuş, ekranlarda yer eden pek çok kişinin kendilerinin müdavimi olduğunu da öğrendim, ucuzluğa reklama taviz vermedikleri için tekrar saygı duydum. Bolu Akın’ın bir websitesi ve instagram hesabı var ama öyle sabah akşam paylaşım yapan bir hesap değil, var mı var o kadar! İnstagramda paylaşım sayısı burada yapılan paylaşımlardan daha az diyeyim anlayın.

Gidip sohbet edince gördük ki videoda anlatılan her şey gayet gerçek! Maalesef özellikle YouTube reklam amacıyla çekilen çok sayıda “tanıtım/haber videosu” ile dolu ve bu videolarda bazen olmayan şeyler olmuş gibi anlatılıyor! Bolu Akın böyle yerlerden değil, ne söylendiyse o, eksiği olur fazlası olmaz! Mutafa girip baktık, her şey eski usul bakır kazan ve kuzinelerde, odun ateşinde pişiriliyor. Hüseyin aslında bu yöntemin gayet de maliyetli olduğunu ama lezzetten taviz vermek yerine halen her gün burada saatlerce ateşin yandığını söyledi. Tebrik ettim, sonuçta doğalgaz döşetecek paraları da var ama bu zamanda bu zahmete katlanmak saygı gerektirir. Çeşit sayısı çoğu esnaf lokantasından az sayılır çünkü yemekler koca koca kazanlarda yapılıyor ama şunu belirteyim tadına baktığımız her şey çok çok iyiydi! Ellerine sağlık…

Biz eşimle birlikte mercimek çorbası, kuzu ayak paça ve terbiyeli işkembe denedik, her biri olağan üstüydü. Mercimek çorbası bile iki günlük işlemden geçiyor, et suyuyla yapılıyor! Paça Çorbası, gerçek kuzu ayak paça ile yapılıyor, öyle çoğu yerde olduğu gibi içine her şey katılmıyor! Mutfağa alınan her etin, sebzenin, bakliyatın tek tek kontrol edildiğini de belirteyim. Burada tekrar yemeklere katılan patatesin tadına baktık, bakın bu nokta çok güzel çünkü yemeğin suyunda pişirilip bekleyen patates yemeğin tadını değiştiriyor diye ayrı pişirilip servis anında katılıyor ve o patatesler hazır değil her gün tek tek işlem görüyor…

Söylenecek şey çok ama yerimiz dar! Ben bu yazımı, giderek reklama, şova dönen ama lezzetten, kaliteden ödün veren "yeni nesil" mutfakların aksine, malzeme bakımından "basit" görünen ama ortaya çıkan lezzet anlamında son derece "kompleks" olan eski usul esnaf lokantalarına bir örnek olması için tarihe not düşmek adına paylaşıyorum! Ankara'da yaşayanlar, yolu Ankara'ya düşecekler için sabah veya öğlen bir öğününüzü burada yiyin, eski usul gerçek mercimek, paça, işkembe çorbası, haşlama nasıl olur görün, damağınız şenlensin…

Yazımı bitirirken, güzel sohbeti ve içten ev sahipliği için ailenin üçüncü kuşak temsilcilerinden Hüseyin Durak’a canı gönülden teşekkür ederim, tekrar görüşmek, tekrar uzun uzun konuşmak dileğiyle...

Yorumlar

Yorum Gönder