Mersin, Hatay ve Gaziantep benim
için yemekte zirve noktalardır. Mersin’i hem modern bir sahil kenti olarak çok
sevmiş, turistik bölgelerini zevkle gezmiş ve doya doya ağız tadıyla tantuni ve
ciğer şiş yemiştim. Hatay daha doğrusu Antakya hem tarihi bir kent olarak
hayran kalmış hem de hep duyduğum Hatay yemeklerini yerinde deneyimleyip bayılmıştım.
Gaziantep benim için zirve noktadır! Kültür Yolu projesiyle yenilenen tarihi rotayı
doya doya gezmiş ve hep duyduğum o katmerinden beyranına kadar doya doya
sindire sindire yemiş ve hayran kalmıştım! Evet Mersin ve Hatay’ı da çok
seviyorum ama Gaziantep en azından şu ana kadar gezip tattığım yerlerden benim
için en özel olanıdır…
Adana ve Urfa hani
Türkiye’nin neresinde yaşarsanız yaşayın kebap çeşidi olarak adını duyduğumu
şeylerdir ki ben halen hangisi acılıydı hangisi acısızdı bilmem! Bugün Rize’den
İzmir’e Ankara’dan Yozgat’a Adana veya Urfa kebap yapmayan kebapçı var mı? Yoktur!
Bende dahil hepimiz değişik yerlerde bazen açlıktan bazen canımız çektiğinden Adana
veya Urfa kebap yemişizdir ve belki de yediğimiz kebapları çok da
beğenmişizdir!
Şanlıurfa’ya çok istememe
rağmen çeşitli nedenler yüzünden bugüne kadar gidemedim! Aslında bu yaz için
önce Urfa ardından Mardin seyahati düşünüyordum ama hem terör olayları hem de başka
planları öne almam sebebiyle belirsiz bir tarihe kadar erteledim! Umarım bir
gün sadece Şanlıurfa ve Mardin’i değil Diyarbakır’ı da ara sokaklarına gire
çıka güle oynaya gezmek tatmak güzel anılar toplamak nasip olur!
Adana’ya daha önce biraz acelece
Mersin’den geçmiş arkadaşlarla Adana’nın meşhur kebapçılarından Birbiçer’de
ciğer ve Adana kebap yemiştim ama ne adam gibi gezebildik ne de çok merak
ettiğim şırdanı tadabildim! Hep aklımın bir köşesinde kaldı! Hani olurda bir
gün tekrar yolum o bölgeye düşerse en az 1 gece 2 gün Adana’yı gezmeyi düşünüyordum!
Nisan ayının gelmesiyle birlikte Adana’nın meşhur Portakal Çiçeği Festival’i
başladı ve hem haberlerde ama özellikle de instagram, facebook gibi sosyal medyada
çoook güzel fotoğraflar akmaya başladı! Özellikle birer gezgin & gurme olan
oguzyenihayat, gurukafa, tatdedektifi, nornek, ucakyolcusutr nin paylaşımları ağız
sulandırdı, gözleri doldurdu, mideyi guruldattı :) Okulda biraz yoğun ve gergin
günler geçirdiğim için çok da ince hesaplar yapmadan önce hafta sonu için
gidiş, sonra dönüş uçak biletlerimi aldım ve son olarak da kalacağım oteli
ayarlayıp yola düştüm! Genelde bu tür seyahatleri çok önceden adım adım
planlamaya çalışmama rağmen bu sefer kervan yolda düzülür hesabı oldu, iyi de
oldu!
Peki bu uzun girişten
sonra adım adım başlayalım… Adana’ya nasıl gidilir, nerede kalınır, nerede ne
yenir? Şimdi baştan uyarayım benim seyahatimin amacı Adana’da kebaba doymaktı
bu nedenle bu bir Adana Gezi yazısı değil! Adana’nın ören yerleri, tarihi ve
doğal güzellikleri bu yazının konusu değil! Okumaya devam edecekseniz buna göre
devam edin :)
Adana’ya nasıl
gidebiliriz? Zaman sorununuz yoksa ve maddi olarak hesaplı olsun diyorsanız
akşam otobüs ile yola çıkıp ortalama 12 saatlik bir yolculuktan sonra Adana’da olabilirsiniz.
Benim baktığım tarihlerde bilet fiyatları 75 liraydı ve gayet makul! Yok, benim
pek zamanım yok ve uzun yolculuklara gelemiyorum diyorsanız uçak ile gitmek en
iyisi. THY, Onur Air, BoraJet (Sabiha Gökçen’den), Pegasus (Sabiha Gökçen’den),
Atlas Global gibi firmaların Adana seferleri var ve benim gibi son anda değil
de daha erken bir tarihte alırsanız neredeyse otobüs bileti fiyatına getirirsiniz!
Ben giderken Onu Air ile gelirken THY ile uçtum ki nerdeyse aynı fiyata geldi,
Onur Air halen sadece şeker ikramında bulunurken THY’nin yiyecek ikramı bulunuyordu!
Mümkünse erken bir tarihte THY ile uçun derim! Havaalanı şehir merkezi olan
Seyhan’a yakın, yaklaşık 20 liralık taksi ücreti ile şehire ulaşabilirsiniz.
Adana Havaalanı çok kalabalıktı bunun bir diğer sebebi de Mersin’de havaalanı
yok bu nedenle yolcuların ciddi bir kısmı Mersin yolcusu…
İyi geldik Adana’ya
nerede kalalım? Bir öğretmen olarak benim ilk tercihim öğretmenevi oldu ama benim
gideceğim tarihte doluydu! Adana denildiğinde ilk akla gelen otel HiltonSA’dır
daha doğrusu resmi adı ile Adana HiltonSA’dır! Adana’lı olan ve Adana’ya her
zaman destek olan Sabancı Ailesi’nin katkısıyla açılan ve halen çook güzel bir
konumda olan otel benim tercihim oldu! Hayır, zenginlikten veya lüks
tutkusundan değil, ben Adana’yı bilmiyorum! Şimdi çok kenarda kalan ve pek
güvenemeyeceğim bir oteldense Hilton markasına güvenmeyi tercih ettim! Booking.com’dan
baktığımda yeni açılan Divan Otel ve Hilton’a çok yakın ve mimari olarak daha
etkileyici olan Sheraton Adana’yı da gördüm. Divan Otel’in fiyatı bana daha
uygun gelse de konumu nedeniyle Hilton bana daha cazip geldi! Aklınızda olsun
fiyat alırken kahvaltıyı düşebilirsiniz yani şimdi Adana’ya kadar gidip
kahvaltıda peynir zeytin yemeyin bir zahmet! Booking.com’dan da görebileceğiniz
gibi çok sayıda uygun fiyatlı otel de mevcut tercih sizin.
Hilton, Seyhan nehri
kıyısında bir yanı Seyhan nehri ve Adana’nın modern yüzüne diğer yanı ise varoş
demeyeyim de Eski Adana’ya bakan bir konumda! Seyhan nehri Adana’yı neredeyse
boydan boya bölen, tam sınır çizgisi demek daha doğru Eski Adana ve Yeni Adana
arasında bir sınır gibi! Hilton’da bu sınır hattı üzerinde bulunuyor!
Bir
tarafta çoğu tek iki üç katlı evler diğer tarafta çarşı ve yeni daha doğrusu
ikinci Adana! Arkadaşın söylemesine göre bir de çok daha yeni ve lüks bir
Üçüncü Adana varmış ama gündüz İkinci Adana daha aktifmiş! Eski Adana hani o
televizyonlarda veya capslerde gördüğünüz olaylı bol motosikletli kavgalı
Adana! Hilton oteli Adana’nın Yüreğir ilçesinde kalıyor. Yüreğir biraz karışık
bir bölge Türk Kürt Arap her kesim var. Adana Araplarına Fellah deniliyormuş
Yüreğir’de biraz gezerseniz başında örtüsü üzerinde entarisi ile Adana Arapları
ile karşılaşabilirsiniz…
Peki, Hilton nasıldı?
Derseniz içinde sushi bar gibi bir tezatı da barındıran son derece lüks ve
ödediğim her kuruşu hak eden bir otel. Seyhan nehrine bakan çok güzel bir bahçe
bölümü var akşam bu bahçedeki mini havuz/şelale ışıklandırılıyor ve çok güzel
görünüyor…
Odalar çok hoş kusura bakmayın koşturmaktan odanın fotoğrafını
çekemedim ama benim standart odamda bile hem küvet hem duş vardı gerisini siz
düşünün!
Amma uzattın artık
anlatmaya başla diyorsanız açıkçası haklısınız! Şimdi Adana’da ne yenir neresi
gezilir kısmına geçeceğim ama önce iki kişiye teşekkür etmeliyim. Adana’da bana
rehberlik ve arkadaşlık yapan iki iyi insana! Az önce adı geçen blogger/instagrammer
lara Adana gezisi boyunca rehberlik yapan ve bana da arkadaşlık eden Ender Şire(@endermutfakta)’den
başlayayım :) Benim ağzımı sulandıran yerleri gezerken o ekibe yardımcı olan ve
tekrar tekrar teşekkür ettikleri Ender Şire fotoğrafına yazdığım bir yorum ve
sonrasında gelişen sohbet üzerine hiçbir çıkar beklemeden bana da rehberlik
etmeyi önerdi! Bu içten teklif üzerine hem şaşırdım hem de çok mutlu oldum ve
sağ olsun Adana’da ilk ve son günüm onu rehberliği ve arkadaşlığı ile geçti… Kendisiyle
tanışıp sohbet ettiğimde Vedat Milor’un Adana çekimlerinde de yanında olduğunu
söyledi ki gerçekten Adana ve bölgesi hakkında ne yenir nerede yenir bir tür
canlı kaynak diyebiliriz! Yazıyı yazdığım tarihlerde Vedat Milor’un Adana
çekimleri henüz yayınlanmamıştı bende merakla bekliyorum… İkinci teşekkürüm ise
Adana’da Bilgisayar Öğretmenliği okuyan eski öğrencim gelecekteki meslektaşım
Niyazi :) Silivri’de ne zaman buluşsak bir Adana muhabbeti dönerdi ve bu
seyahat vesilesiyle Silivri’de olduğumuzdan daha çok ve keyifli zaman geçirdik.
Adana’daki ikinci günümde tüm gün bana eşlik ve rehberlik etti ve güzel
tavsiyeler aldım ondan ama zamanım çok fazla olmadığı ve tıka basa doyduğum
için bazı tavsiyelerini sadece not ettim diyeyim :) Her iki arkadaşıma da
tekrar teşekkür ediyorum…
Haydi, başlayalım artık! Cumartesi öğlen vakti az bir
rötarla kalkan uçağımız rahat bir yolculuk sonrası iniş yaptı taksiyle otele
geçip giriş yaptım. Ödemeyi giriş sırasında alıyorlar ayrıca mini bar kullanımı
için kredi kartı bilgilerimi aldılar eğer ek bir harcama olursa bu karta ödeme
gelecek yoksa sorun değil zaten! Eşyalarımı ayarlayıp elimi yüzümü yıkayıp
kendime geldikten sonra Ender’i arıyorum nerede buluşacağımıza karar vermeye
çalışıyoruz. Bana yürüme mesafesindeki Çarşı’da buluşmaya karar veriyoruz.
Adana beklediğimden çok daha sıcak ama akşam ne olur bilemediğim için ince bir
mont alıp çıkıyorum!
Adana’nın simgelerinden birisi de Taş Köprü ve Çarşı’ya gitmek için bu
köprüden geçiyorum. Taş Köprü M.S. 384 yılında Roma döneminde yapıldığı bilinen
ve halen yayalar ve motosikletliler tarafından kullanılan yaşı gereği
fazlasıyla restorasyon ve bakım geçirmiş uzaktan fotoğraflarda çok güzel çıkan
ama yakından iç tarafına sağlı sollu mesaj, dua, ayet vb. her türlü yazılar
yazılarak kirletilen bir tarihi eser!
Fotoğraf çekmeye ilginiz ve yeteneğiniz varsa çok güzel bir poz çıkar
buradan! Taş köprü üzerinde sağlı sollu seyyar satıcılar ve uzun süredir
görmediğim seyyar fotoğrafçılar var! Köprüden geçtikten sonra yolu takip
ediyorum burası Çarşı olarak isimlendirilmiş sağlı sollu kebapçılar tatlıcılar şalgamcılar
perdeciler sıra sıra dükkânlar ne ararsanız var. Biraz daha yürüdükten sonra Küçük
Saat denilen meydanda buluşuyoruz, buraya neden mi Küçük Saat deniliyor? Çünkü
burada küçük bir saat kulesi var! Küçüğü olanın büyüğü de olur, az biraz
ileride de Büyük Saat var!
Selam naber nasılsın muhabbetinden sonra beklediğim
soru geliyor aç mısın? Tabi ki :) Sabah tıkanmayayım diye sadece bir bardak çay
ve çok az börek yedim hepsi bu! İstikamet çok merak ettiğim ve Ender’in çok övdüğü
İştah Kebap! Evet, bir kebapçı için olabilecek en güzel isim bence kebapçıya
gelen adam iştahlıdır sonuçta! İştah Kebap kazancılar çarşısı yakınlarında iki
katlı uzun ve dar, son derece salaş ama temiz bir kebapçı. Seçenek çok değil sonuçta
burası bir kebapçı! Kebap salata ayran şalgam diyeyim kısaca :) Mutfak küçük, bir
yandan salatalar ve etler hazırlanıyor ve hemen yandaki ocak başında pişiyor. Sosyal
medyadaki paylaşımlar ve devamında gelen ilgiden son derece memnunlar. Burada
tavsiye edilen kebap ise JET Kebap! JET gibi hızlı mı pişiyor derseniz hayır
Duble Adana Kebap’a verdikleri isim buymuş iki kişilik diyor mutfaktaki abla
ama ben hemen tıkanmak istemediğimden 1,5 Adana söylüyorum içecek olarak da
şalgam.
Masamız temizleniyor ve hemen kağıt seriliyor burada böyle zaten yağlı
kebap kumaş masa örtüsüne damlar gerek yok yani! Masaya nane maydanoz limon
tabağı, olmazsa olmazlarda sumaklı soğan salatası, ezme salata ve mevsim salata
geliyor tatları güzel. Şalgam şişelenmiş değil ev yapımı açık şalgam ve
özelikle belirtmeliyim yemekten sonra midemde yanma şişme olmadı! Çoğu hazır şalgam
mideyi bozar ama burada içtiğim gerçek şalgamdı ve tadı çok güzeldi aktı geçti
boğazımdan! Az sonra benim 1,5 porsiyon Adana’m geliyor yanında közlenmiş
domates biber ve altında sıcak pidelerle, burası önemli kebabın yanında gelen
pide sıcak olmalı soğuk olursa sıcak kebaba ayıp olur! Eğer bu Adana ise biz İstanbul’da
ne yiyoruz diye soruyor insan. Bir defa çok yumuşak öyle bıçak kullanmadan çatalla
bölünüyor, içi hafif sulu kalmış öyle lokmalar ağzınızda dağılıyor, baharatı ne
eksik ne fazla çok iyi ayarlanmış :)
Yalnız özellikle belirteyim bu kebap
doyurmuyor! Hayır, kötü değil ama işte o kadar hafif ki sofradan kalktıktan
sonra tekrar oturup 1,5 porsiyon yedirtir adama! Öyle dişinizin arasında sinir
girmesi, etin yanması, kuruması, midenize oturması yok unutun bunları! Ben karnı
biraz doymuş ama gözü daha da aç olarak kalkıyorum masadan, hesabı istiyoruz
1,5 porsiyon Adana kebap ve 1 bardak şalgam 19 lira! Oyy İstanbul oyy biz
burada 32 liraya 1 porsiyon güzel kebap bulunca sevinen adamlarız!
Ender sağ olsun beni biraz gezdiriyor biraz ileride
Yağ Camii var, giriş kapısı Selçuklu mimarisini andırıyor. Tabeladaki bilgileri
okuyunca aslında eski bir Kilise olduğu sonradan Camiye dönüştürülüp yetmeyince
ek binalar yapıldığını öğreniyorum.
Kazancılar çarşısı adı üzerinde bakır
kazanların üretildiği bir yer ama öyle aman aman Gaziantep Bakıcılar çarşısı
gibi bir yer beklemeyin bir iki kazancı birkaç bıçakçı ve diğer dükkânlar. Hava
zaten sıcak ve Ender’in işi var o yüzden arabayla kısa bir tur atıp yine onun
tavsiyesiyle çok merak ettiğim SEÇ Baklava’ya gidiyoruz tatlı yemeye. SEÇ
Baklava Adana’da iş yapan Gaziantep’li bir firma bu nedenle baklavaları
Gaziantep ayarında.
SEÇ Baklava’nın üç şubesi varmış, Ender beni en eski yerine
götürüyor. Tezgâhta şöbiyet, havuç dilim, kare baklava, normal baklava,
kadayıf, fıstık ezmesi, katmer ne ararsanız var. Bir porsiyon kadayıf, bir kare
baklava ve bir tane de fıstık ezmesi istiyoruz ve hepsi de gayet güzel. Tamam,
belki bir İmam Çağdaş veya Koçak değil ama işi artık iyice fabrikasyona döken
bir Faruk Güllüoğlu’da değil! Ender sağ olsun burada bana hesap ödetmiyor!
Ender’in işleri olduğu için araba ile bana gezip
görebileceğim oturup tadabileceğim yerleri gösteriyor ve akşam tekrar buluşmak
için sözleşip ayrılıyoruz. Hava sıcak benim karnım tok biraz oturup bir şeyler
içmeliyim o yüzden İstasyon yakınlarındaki Şadırvan isimli mekâna geçip
oturuyorum. Burası bir döner/cafe biliyorum tanım biraz garip ama isterseniz
ekmek arası/porsiyon döner veya iskender yiyebilirsiniz isterseniz sadece bir
bira içip ayrılın size kalmış. Bugün ülkenin çoğu yerinde alkol yokken burada
rahatlıkla bira içebiliyorsunuz!
Bende tavsiye üzerine ekmek arası döner ve bir
bira istiyorum ve ekliyorum ekmeğin içini alın ve biraz sosuna bandırın, içine
de turşu koyun diye! Masaya zaten domates ve turşu tabağı geliyor, bira olması
gerektiği gibi soğuk. Daha önce denememiştim ama ekmek arası döner ve bira da
iyi gidiyormuş. Dönerin öyle çok farklı özel bir tadı yok ama yine de güzel,
kurutulmamış ve yanmadan pişirilmiş. Yavaş yavaş sakin sakin bir dönerden bir
biradan alıyorum ve dinleniyorum. Şadırvan’ın üzeri açık geniş bir bahçesi de
var özellikle akşam güneş batınca çok keyifli bir yere dönüştüğüne eminim.
Yedim içtim dinlendim mekân değiştirme vakti hesabı
ödeyip ayrılıyorum yavaş yavaş bölgeye adını veren istasyona doğru yürüyorum. Burası
eski bir tren istasyonu buradan Mersin’e gün boyu normal ve hızlı trenler var
eğer hızlı trene denk gelirseniz yaklaşık 1 saat sonra Mersin çarşısında
olursunuz aklınızda olsun hani Adana’ya kadar gelmişken Mersin’e geçelim
derseniz iyi fikir :)
İstasyon gayet modern bir bölge Özsüt gibi cafeler Mango
gibi alışveriş mabetleri ile dolu ve burada göreceğiniz tipler hiç de o haberlerde
veya capslerde göreceğiniz Adanalılara benzemiyorlar! Kadın erkek herkes çok
janti J Hatta orta yaşlı kadınlar bile son derece şık ve modern
giyinmişler ve grup halinde takılabiliyorlar! Adana denildiğinde kafamızda
oluşan algıya çok ters bir manzara!
Benim bu bölgedeki ikinci durağım Hamburgerci
Mükerrem! Açıkçası ben burayı daha önce duymamıştım Ender’in tavsiyesi üzerine yukarıda
bahsi geçen Instagrammer’ların paylaşımlarında görmüş ve listeye eklemiştim.
Hamburgerci
Mükerrem sosyal medyadan öğrendiğim kadarıyla tabiri caiz ise Adana’ya
hamburgeri sevdiren mekan olarak tanımlanıyor ve çok seviliyor. Yok hayır
özellikle İstanbul’da sayısı her gün artan butik bugerciler gibi değişik gramaj
ve soslarda hamburgerler yapmıyorlar ama kendi tarifleri var sonuçta! Adana’da
üç şubesi varmış ve her şubenin başında mekanın kurucusu Mükerrem’in bir oğlu duruyormuş.
İçeriye geçip müsaade isteyip ocağı çekmeye başlıyorum sorun etmiyorlar. Köfterleri
hazır değil kendileri yapıyorlar ve tadı Adana Kebap ayarında güzel içinde ekmek
vb. şeyler yok güzel bir et kullanmışlar. Köfterle iyice pişmeye başlayınca ocağa
ekmekler de atlıyor ve böylece ekmeklerde hafif ılık oluyor! İyi fikir çünkü
sıcak köfte soğuk ekmek hiç iyi olmuyor!
Az sonra içinde nanenin de olduğu
yeşillik ekleniyor ve eğer müşteriler cheeseburger istemişse kaşar veya cheddar
peynir ekleniyor en son olarak ketçap ve mayonez boca ediliyor ve hamburger
servise hazır hale geliyor. Hamburgerler ahşap bir tepside sunuluyor yanında içindeki
yeşillik ve patates kızartması ile birlikte! Elma dilim kaliteli patates
kullanıyorlar ama patatesi kendileri hazırlasa çook daha güzel olur diye
düşünüyorum. Ayrıca masaya salatalık ve biber turşusu tabağı geliyor ki gayet
güzel! Yanına ister ayran alın ister cola ister çay! Evet hamburger rüştüne çay
içmek güzel bir şeymiş burada fark ettim! Açıkçası Adana’ya gelip kebap yerine
hamburger yemem! Ama Adana’da yaşasam da her gün kebap yemekten sıkılmaz mıyım
ona emin değilim! Hamburgerin öyle aman aman çok özel çok farklı bir tadı yok
aam hazır köfteye ketçap basıp satan yerlere göre çok daha güzel farklı bir
tadı var! Hamburgerci Mükerrem işine saygı duyan bir işletme köftesi güzeli,
ekmekleri yumuşak, naneli iç salata çok güzel bir denemenizi tavsiye ederim!
Karnım iyice doydu biraz yürüyüp hem rahatlamak hem de
çok merak ettiğim Kazım Büfe’de muzlu süt içmek istiyorum! Yol boyunca korna sesleri
ve sloganlar duyuyorum hayır siyasi gösteri, eylem yok! Bugün Adana’nın iki
büyük takımından AdanaSpor’un Süper Lige çıkış maçı varmış!
Adana’nın iki büyük
futbol takımı var Adana DemirSpor ve AdanaSpor! Ben pek futbol ile pek alakam
olmadığı için ve aklımda seksenli yıllardan Adana DemirSpor ismi kaldığı için bu
taraftarları Adana Demir Spor taraftarı sanıyorum! Hayır değilmiş ve aslında
birbirlerinden pek haz etmezlermiş! Sonradan bir taksici buranın büyük derbisi
AdanaSpor ve Adana DemirSpor maçıdır dedi genelde olaylı olurmuş! Taraftar
grubu farklı politik kesimdenmiş!
Bir diğer komedi de şu genelde maçlar hep
19:00’da başladığı için ben bu çılgın kalabalığı maça gidiyor sanıyordum meğer
maç çoktan bitmiş ve AdanaSpor süper lige çıkışı garantilemiş! İnanın
kadınından erkeğine motosikletlisinden lüks ciplisine herkes çığlık çığlığa bunu
kutluyordu! Yolda oynayan, arabanın camından sarkan, bayrak sağlayan, kafayı
bulan hepsi oradaydı! Güzel bir manzaraydı…
Neyse yola koyuldum ve sora sora Kazım Büfe’yi buldum,
çok uzak sayılmaz. Kazım Büfe Adana’nın bir Bambi Büfesi bir Kızılkayalar’ı
desek doğru olur ama burayı ünlü yapan tostu veya dürümü değil muzlu sütü! Evet,
Allah aşkına kaç defa muzlu süt içtiniz veya kaç defa evde yaptınız! Ama işte
çocuklar gençler koca koca adamlar buraya gelip muzlu süt içiyor! Ha tıpkı
Bambi Büfe’de olduğu gibi burada da değişik yiyecek ve içecek çeşitleri var ama
esas olay muzlu süt!
Peki, farkı nedir? Dükkânın orta yerinde derin
dondurucuda eksi derecelerde saklanan açık süt bulunuyor! Siz siparişi
verdiğinizde bir ir görevli elindeki blendera üç dört tatlı kaşığı toz şeker
atıyor, muzlar öyle organik falan değil normal muz dilimlenip içine katılıyor
ve en son blendera bu soğuk dolaptan süt ekleniyor! İnternette keçi sütü
kullanıldığı yazıyordu ama çalışana sorduğumda inek sütü dedi! Süt katılıp
blenderda çekildikten sonra bardaklara konuluyor! Şimdi buraya dikkat edin
bardak değil bardaklar dedim çünkü burada tek kişilik muzlu süt bir büyük bir
de küçük bardak ile servis ediliyor! Peki, sadece büyük veya sadece küçük
bardak ile isterseniz ne olacak? İşte o zaman da kesirli sipariş vermeniz
gerekiyor bu nedenle sık sık 1/2, 1/3, 4/7 gibi kesirli sayılar duymanız normal
ama bir büfede bunları duymak anormal :)
Tadı nasıl derseniz ben böyle bir şey içmedim! Muzlu
sütü bu yaşıma kadar 1 veya 2 defa içmişimdir ama Kazım Büfe’nin muzlu sütü
daha önce içtiğim hiçbir şeye benzemiyor! Öyle çok sıvı değil ama hafif puding
kıvamında ve çok soğuk bir tadı var! Soğuk hem de bayağı soğuk ama Adana gibi yazın
50 dereceleri gören bir yerde de böyle olması gerekiyor! Bana kalsa adını muzlu
buzlu süt olarak değiştirmek daha doğru! Adana’ya yolunuz düşerse ne yapın edin
buraya gelin bu tadı deneyin derim! Pek çok müşteri şişelere paket yaptırıyordu!
Evet, buz gibi muzlu sütü içtim ayıldım bayıldım şimdi otele geçip az biraz
kestirmek akşam için güç toplamak iyi gelir…
Yol yorgunluğu, Adana’nın bana göre fazla gelen
sıcağı, onu ye bunu ye derken cidden yorulmuşum ve temiz bir ikindi vakti
uykusu çektim iyi de geldi… Artık ben mi Ender’i aradım Ender mi beni aradı inanın
hatırlamıyorum ama Ender ile konuştuk dedi şırdan yer miyiz? Dedim ayıpsın :)
Ender ertesi gün ailesiyle Osmaniye’ye gidecek olmasına rağmen sağ olsun
birlikte şırdan yemeye gittik. Ben gelmeden sosyal medyada araştırmış ve
Şırdancı Bedo ismini duymuştum ama Ender boşver orayı deyip beni Şırdancı
Kemal’e götürdü.
Peki, şırdan nedir? Şimdi baştan belirteyim şırdan şekil
olarak çoook ofsayt bişey! Af edersiniz biraz şekli şemali garip! Hatta çoğu
insan sırf şeklinden dolayı yemiyor inanın! Hayır, şırdan deyince o kelle paça
çorbası satan yerlerdeki şırdan çorbası değil bu! Şırdan, Şırdancı Kemal’in
tarifiyle koyunun midesi ile bağırsağı arasında kalan ve 7 parmak bağırsağı
denilen bölgeden yapılan aslında bir tür mumbar dolması denilebilecek yemeğin
adı!
Evet, eğer daha önceden biliyorsanız tadı mumbara benziyor ve benzer
şekilde yeniyor. Öyle tabakta çatal bıçakla da yiyebilirsiniz ama Adana’da
böyle yenmiyor. Usta size iyi bir şırdan seçip bunu kağıtta veriyor. Durun
hemen ısırmayın önce içindeki ipi çekerek çıkarmanız lazım ondan sonra üzerine
mutlaka kimyon gezdirin tercihe göre pul biberde ekebilirsiniz. Şimdi ister
ayran ile ister şalgam ile ister soda ile size kalmış afiyet olsun! Ben çok
sevdim ve hatta ikinciyi de yedim :) Şırdancı Kemal, Ender’in arkadaşı içeri
ocağa geçiyoruz ve kazanda ısınan mumbarlara ağzımızı şapırdatarak bakıyor ve
fotoğraflıyoruz. Şimdi buraya kadar gelmişken sadece fotoğraf çekip bırakılmaz
yarım porsiyon incesinden mumbar istiyoruz ve afiyetle yiyoruz, gerçekten çok
güzeldi! Bu güzel ziyafetin üstüne birer demleme çay içiyoruz iyi de gidiyor…
Saat 22:00 olmak üzere ben Sabancı Camii yakınlarında ayrılıyorum
ve otele geçmeden biraz yürümek ve birkaç bardak daha çay içmek istiyorum… İstanbul’da
kaç tane yeşil alan kaldı kaç tane içinde doya doya gezebileceğimiz park var
gören bilen var mı bilmiyorum ama hani o beğenmediğiniz Adana’da sayısız park
var en büyükleri de Sabancı Camii’nin de içinde olduğu Merkez Park.
Burası
eskiden 20 dönümlük portakal bahçesiymiş belediye kamulaştırmış ve çok güzel,
gezebileceğiniz güzel bir parka dönüştürmüş tebrik etmek lazım! Merkez Park
Seyhan nehri boyunca uzanıyor içerisinde yürüyüş yolları oyun alanları ve çeşit
çeşit ağaç bulunuyor. Eğer nehrin karşı kıyısına geçmek isterseniz çeşitli
aralıklarla köprüler de yapılmış. Amaaa uyarmak lazım burası gündüz ne kadar
güzelse akşam belli bir saatten sonra da o kadar güvensiz, dikkat edin
bilmediğiniz yerlerde yalnız gezmeyin. Merkez Parkın içinde çay bahçeleri var
ben biraz yürüdükten sonra oturup bir iki çay içip sonra ana yola yakın bir
yerden yürüyerek otelime gidiyorum yarın pazar erken kalkıp kahvaltıya
ciğerciye gideceğim!
Oldukça sıcak bir pazar günü sabah saat 7 ve ben Ender
Şire’nin tavsiyesiyle Hilton’a çok yakın olan Ciğerci Kel Mahmut’a ciğer yemeye
gidiyorum. Yüreğir’de Karşıyaka Sanayi sitesinde Ciğerci Kel Mahmut tabelası
bile olmayan bir yer peki madem tabelası yok nasıl bulacağız? Çok kolay,
Türkcell ile Vodafone’un arasındaki yoldan gidin 50 metre sonra ocak başını ve ciğer
yiyen insanları görürsünüz hah işte orası! Mekanın adı Ciğerci Kel Mahmut ama
burada kel birisi yok! Ciğerci Kel Mahmut yıllar önce işi çalışanlarına
devretmiş arada buraya oğlu geliyormuş ocak başındaki abi ile sohbetimiz
sırasında söyledi… Dükkân sanayi sitesinin içinde tabelası bile olmayan son
derece salaş ama temiz bir yer. Evet, ortamda bir sanayi sitesinde olabilecek madeni
kokular var ama öyle rahatsız edecek bir şey değil! Burası salaş bir yer ama
karıştırmayın pis ve bakımsız değil! Çalışanlar temiz ve düzgün, oturunca
önünüze kağıt servis açılıyor, temiz metal tabaklarda salatanız ezmeniz ikram
ediliyor, masalarda metal kaselerde kimyon ve diğer baharatlar var, cam
sürahide suyunuz önünüzde, bunlar önemli şeyler! Her ne kadar burasının ismi
Ciğerci Kel Mahmut olsa da kuşbaşı kebap, Adana kebap ve eğer şanlı iseniz
uykuluk gibi seçenekler de var…
Ben ciğer istiyorum hemen şişler önümdeki ocağa
atılıyor bir yandan pişen şişlerin iştah açan kokusu bir yandan ocaktaki
kömürün fazla rahatsız etmeyen dumanı bir yandan önünüzdeki tezgahta et
parçalayıp şiş hazırlayan salata yapan çalışanlar… Burada 1 porsiyon ciğer 7 şişten
oluşuyor ve fazlasıyla doyurucu şişleri önünüze alıyorsunuz ama yerken soğursa ocağa
uzatıp kendiniz ısıtabilirsiniz. Masanıza daha doğrusu önünüze nane limon, sumaklı
soğan salatası, mevsim salata ve ezme salata ikram ediliyor ve hepsinin tadı gayet
güzel. Ciğer şiş gayet güzeldi tırnaklı pidenin arasına dürüm yapıp yedim. Benim
ciğerler bitti karnım doydu ama gözüm doymadı. Baktım kenarda az sayıda beyaz
şişler var meğer uykulukmuş. Bir şişte tadımlık uykuluk istedim, ocakta benim
önümde yavaş yavaş pişti. Hatırladığım kadarıyla ilk defa uykuluk şiş yedim ve
tadı çook daha güzeldi, damakta güzel bir tat bıraktı, not edin bulursanız kaçırmayın
derim.
Hesabı ödeyip gitmeden biraz daha fotoğraf çekmek
istedim. Dükkânın yanında küçük bir ocak daha var ve burada bazen domates biber
bazen de ciğer şiş pişiriliyor. İşte bu ocağın kenarında iki Abi vardı ben
fotoğraf çekerken hiç istekte bulunmama rağmen poz verdiler :) Beni gazeteci
veya fotoğrafçı sandılar!
Bu Abilerden soldaki daha iri kıyım olan Burhan Abi
yanındaki de arkadaşı Mehmet. Burhan Abi belediyeden emekliymiş ama nakliye
firmasında çalışıyormuş, arkadaşı beni ciğerciye götür diye tutturunca sabah
sabah kalkıp gelmişler. Burhan Abi rahat keyif adamı kafasında takılıyor sıcak
bir tip hatta kendi telefonunu uzatıp bir bilen olarak benden fotoğraf çekmemi
istedi! Yanına sandalyeyi çektim başladık sohbete heybetinden anlayacağınız
üzere boğazına düşkün biri :) Bulmuşum Adana’lıyı Birbiçer’i sordum bozdular
dedi babaları öldükten sonra iş oğullarına kalmış onlarda paragözler dedi.
Tikeleri yani ciğer parçalarını küçültüp araya iki kötü yağ koyup satıyorlar
dedi bir iki defa gitmiş sonra da gitmemiş. Esas bak ciğer için çok daha iyi
bir yer var dedi bekle beraber gidelim! Şimdi bugün İstanbul’da tanımadığımız
sokağa bile girmezken burhan Abi ile kalktık bana bahsettiği yere gittik!
İşte burası o çok iyi dediği yer Ciğerci İnce Mehmet!
Urfalıymış dükkânın önünde eski seyyar arabası içeride Ciğerci Kel Mahmut’tan
daha küçük bir ocağı var kendisi de ocağın başında.
Burhan Abi Ciğerci İnce
Mehmet’i çok övdü ciğeri sırrını vermediği bir sos ile terbiye yapıyormuş pamuk
gibi oluyor dedi, 20 tane ciğer ver bu bayat bu koyun bu keçi bu erkek bu dişi
bilir dedi! Dükkanın olduğu yer Yüreğir’in Fellah yani Arap bölgesi İnce
Mehmet’de Urfa Arap’ı zaten. Ben burayı deneyemedim ama aklımda sizin de
aklınızda olsun derim! Sonra burhan Abi, ben ve Mehmet onların mahalleye çay
içmeye gittik zaten sabah erken bir saatteyiz! Kahvedekiler hep tanıdık Burhan
Abinin hanımın halasının oğlu Kenan Abi de orada!
Hafif küfürlü bir laf atıyor
Kenan Abi de ona takılıyor sonra bizim masaya geliyor sohbet ediyoruz. Hani
öyle çok resmi olduğumuzu sanmayın bana gayet aileden biri gibi davrandılar o
gün öğleden sonra Burhan Abinin oğlana kız bakmaya gideceklermiş onu bile
konuştuk :) Laf lafı açtı ben napıyorum onlar ne yapıyorlar hayat meyat olmazsa
olmaz politika laf lafı açtı çay çayı devirdi ama benim bugün başka programım
var çayları ödeyeyim bari dedim yiyorsa öde dediler! Burhan Abi sağolsun otele
kadar bıraktı tabi arabada artistik bir poz vermeyi de ihmal etmedi :D
Otelde biraz dinlendikten sonra tekrar dışarı
çıkıyorum İstasyon’un oradaki Özsüt’te Niyazi ile buluşuyoruz çay sohbet
muhabbet aylar oldu görüşmeyeli konuşacak şeyler birikmişti. Sonra yemek öncesi
yer açmak ve çevreyi tanımak için yürüyüşe çıkıyoruz.
Daha önce de belirtmiştim
Adana’da çok sayıda güzel park var diye bunlardan birisi olan Atatürk
Parkı’ndan geçiyoruz gerçekten çok güzel parkta çeşit çeşit ağaçlar var ki bir
iki hafta öncesine kadar portakal ağaçlarının çiçekleri açmışmış çok güzel
kokuyormuş! Parkta artık her yerde gördüğümüz I Love … yazılarından da var bol
bol fotoğraf çekilebilirsiniz…
Aslında öğlen yemeği için aklımda Yüreğir Sanayi
sitesinde çok tavsiye edilen Kaburgacı Cabbar var zar zor arayıp buluyoruz ama
dedikleri gibi bugün günlerden pazar ve Cabbar kapalı! Sağlık olsun deyip diğer
seçenek olan ve gitmeden mutlaka denemek istediğim Cik Cik Ali’ye gidiyoruz ama
Cik Cik Ali uzak olduğu için minibüs ile gidiyoruz ve indikten sonra da biraz
yürüyoruz!
Soon derece salaş sıradan bir yer gibi duruyor ama önünde park eden
arabaları görseniz şaşırırsınız! Cik Cik Ali yani buranın sahibi küçükken cik cik
öten kuşları çok severmiş ismi oradan geliyormuş ama o gün pek cik cik modunda
değildi! Günlerden pazar dükkân kalabalık yer yetmiyor Cik Cik Ali personele
atarlanıyor resmen! Yani neredeyse elindeki şişlerden birkaç tanesini atacak
gerçi personelde hanımı kızı falan yabancı sayılmaz ama yine de ne bilim! Neyse
ya nerede kalmıştık! Şimdi burada hiçbir kebapçıda olmayan bir şey var közlenmiş
mantar salatası ikram ediyorlar! Ben daha önce başka bir yerde yemedim de
duymadım da! Ocakta şişlere geçirilmiş yavaş yavaş güzel güzel pişen mantarlar
var ohh! Dışarıda oturmak istiyoruz ama yer yok içerde bir masaya geçiyoruz zar
zor hemen masa toplanıyor yeni kâğıt seriliyor! Hemen nane limon tabağımız
geliyor artık alıştım! Siparişlerimiz alınıyor zaten 3 seçenek var! Kuşbaşı et,
Adana Kebap ve Küşleme biz aslında küşleme ve kuşbaşı et istiyorduk ama Adana
kebap satır kıymasından denince hadi karışık olsun üçünden de olsun dedik! Az
sonra mevsim salatamız, sumaklı soğan salatamız, ezme salatamız ve yeşil
zeytinli salatamız geldi biz hafiften tırtıklamaya başladık derkeeen evet işte
közlenmiş mantar salatamız da geldi dedikleri kadar varmış farklı güzel bir
tat! Yedikçe acıktık derkeen evet işte bizim karışık kebap tabağımız da geldi!
Dehşet görünüyor! Yok sadece görüntüsü değil tadı da dehşet! Adana kebap satır
kıyması yumuşacık, kuşbaşı etler çook iyi ama küşleme alkışı hak ediyor!
Küşleme parçaları iri olduğu için sanki zor pişer gibi gelmişti ama kurutmadan
çok güzel pişirmiş Cik Cik Ali! Bayıldım! Kesinlikle yolunuz Adana’ya düşerse
burayı es geçmiyorsunuz!
Yemek sonrası yürüyüş zamanı önce otobüs ile Baraj Yolu’na
geldik. Bu bölge akşamları çok daha aktif oluyormuş üniversiteye yakın ve İstanbul’dan
tanıyacağınız pek çok mekanın şubeleri var gençler doldurmuş buraları ama biz pek
oturmak niyetinde değiliz sohbet ede ede yürüyerek baraj göletine doğru
gidiyoruz hava zaten çok güzel.
Baraj yolunda sağ tarafımız gölet sol tarafımız
Adana’nın popüler ve daha nezih kebapçıları çay bahçeleri bici bici/karsambaç
yiyebileceğiniz seyyar satıcılar var. Göletin ortasında Sevgi Adası ismi
verilen küçük bir adacık var neon lambalarla sevgi adası yazılmış ve küçük
teknelerle ulaşım sağlanıyor. Biraz daha ileride kara bağlantılı Amerikan
Adası!
Bulunuyor. Burası çok kalabalık kışın salep yazın bici bici yenilebiliyor!
Hemen salep içilir demeyin burada salep daha koyu kıvamda kaşıklamıştık daha
önceki geldiğimde. Amerikan Adası’nda her yerde ışıklı kalpler var biraz tema
yapmışlar gibi yol bayağı kalabalık piknikçiler, mekancılar geri dönüş
yapıyorlardı. Biz biraz dolaşıp geri döndük zaten ben Adana’ya geçen gelişimde
arkadaşlarımla buraya gelmiştim o yüzden fazla kalmak istemedim. Niyazi ile
sohbet ede ede geri dönüyoruz ama ağzımız kurudu birer bardak şalgam içelim
diyoruz.
Niyazi’nin tavsiyesi ile öğrendiğim Doktorum Yılmaz! İsimli
yerde taburelere oturup birer bardak taneli şalgam söylüyoruz garson biraz acı
olsun mu diyor onun tavsiyesi ile olsun diyoruz. İki büyük bardak taneli hafif
acılı şalgamımız geliyor ve zevkle içiyoruz!
Hazır şalgamların aksine içimi çok
rahat mide yakmıyor geğirtmiyor zevkle içip taneleri de yiyoruz. Ne kadar
derseniz iki bardak şalgam 2,5 lira! Ödemeyi yaparken şalgamı hazırlayan
elemana aklıma takılan bir şeyi soruyorum öğlen Cik Cik Ali’de acılı şalgam
istediğimizde garson kadın hazır şalgamın acısında kimyasal olduğunu söyleyip
dükkana sokmadıklarını söylemişti! Kendileri resimde gördüğünüz sarı renkteki
cin biber suyu ekleyerek acı yapıyorlarmış ama fabrikasyon şalgamların acısında
kimyasal var dedi! Tabi şimdi adam kimyager olmadığı için hangi kimyasal
demedim diyemedim ama demek ki doğruymuş! Neyse en azından doğal acının ne ile
elde edildiğini öğrenmiş oldum. Bu güzel günün ardından Niyazi ile Silivri’de görüşmek
üzere vedalaşıp ayrılıyoruz…
Artık iyice hava karardı ben şırdan yemek için Ender’in
pek beğenmediği ama benim tavsiyeler üzerine merak ettiğim Şırdancı Bedo’ya
gidiyorum. Şırdancı Kemal’in aksine burası biraz daha çorbacı görünümünde ama
bahçe bölümünde tabureler ve şırdan kazanları var ve hemen kazanın başına oturuyorum.
Kazanın başında Hasan isminde bir genç var ve biraz bezgin görünüyor! Hasan iki
şırdan Hasan bi kırkkat Hasan bir tane yapraklı şırdan Hasan iki şırdan bir
kırkkat ulan kim olsa eeeh yeter der be onu da anlamak lazım :) Ben yine bir
şırdan söylüyorum bezgin Hasan çok aramadan bir tane seçip veriyor hemen!
Yavaşça
ipini çıkartıyorum kimyon döküyorum bol bol ve ilk ısırığı alıyorum ama o ney!
Yok dünkü Şırdancı Kemal’in o güzel tadı bunda yok! İkinci lokma üçüncü lokma yok
valla yok o dün aban ikinci şırdanı yedirten tat burda yok! Ee başladık
bitiyoruz tabi yarım bırakmak olmaz! Neyse bari birde küçük kırkkat deneyeyim
diyorum! Kırkkat daha yuvarlak görünümlü işkembe dolması gibi bir şey.
Kırkkatım geliyor yine dikkatlice ipini çıkartıp kimyonluyorum ama o ne! Tabi ilk
defa yiyorum ama o ne bildiğin düz işkembe! Yok, kırkkat zaten bir tür işkembe
dolması ama öyle aman aman çok farklı gelmedi ama yine bitiriyorum kırkkatımı! Ender’i
saygı ve sevgi ile anarak buradan ayrılıyorum bir daha Adana’ya gelirsem doğrudan
Şırdancı Kemal’e gideceğim buna eminim! Şırdancı Bedo’dan karnı biraz dolmuş
ama ruhu biraz hayal kırıklığına uğramış olarak ayrılıyorum ama Allah’tan bu
akşam listemde bir yer daha var!
Hava iyice karardı, sokaklar ıssız ve bu bölge biraz
güvensiz! Öyle bilmediğim karanlık sokaklarda yürümek istemiyorum ve ilk
gördüğüm taksiye soruyorum Börekçi Rıza’yı biliyor musun? Atla diyor gidiyoruz çok
uzak sayılmazmış ama yürümek pek akıllıca değil! Neyse Börekçi Rıza Ender’in
tavsiye ettiği ve rehberlik yaptığı blogger/instagrammer tayfası tarafında da
çok beğenilen bir Nöbetçi Börekçi! Evet, nöbetçi eczane oluyor da niye nöbetçi
börekçi olmasın! Yok, hayır şaka falan yapmıyorum çünkü Börekçi Rıza akşam 19 gibi
açıp gece 4’e kadar börek satıyor ve cumartesi hariç her gün açık!
Burası ara
sokakta son derece salaş ama temiz sıradan masa sandalyenin olduğu servis diye bir
şeyin pek olmadığı çünkü çatallar bile plastik kap içerisinde masada duruyor
ama çoook güzel su böreği yapan bir börekçi! Hayır, öyle ıspanaklı mıspanaklı
bilmemneli özel börekler yapmıyorlar öyle bir cilaları yok sadece peynirli ve
kıymalı su böreği yapıyorlar o kadar! Ama böreklerinin tadı en azından benim
yediğim hiçbir böreğe benzemiyor. Su böreğinin içinde 3 çeşit peynir karışımı
var ben internette araştırırken Kars gravyeri koyduklarını okumuştum ama o
eskidenmiş artık Trakya kaşarı kullanıyorlarmış, kıymalı su böreği sanırım ilk
defa gördüm ve yedim malum çoğu yerde su böreği denildiğinde tek çeşit peynirli
börek vardır! Burası eskiden sadece imalathaneymiş satış başka yerdeymiş ama
sonra bakmışlar burada hem yapıp hem satmak daha iyi diğer yer kapanmış. İster
porsiyon olarak ister kilo olarak alabiliyorsunuz. Ben bir porsiyon peynirli
kıymalı karışık bir de ayran istedim. Ayran plastik bardakta açık ayran börek
ise öyle tabakta falan değil kağıt üzerinde karışık halde geldi.
Peynirli börek
gerçekten hiç abartım yok çok iyi, kıymalı da gayet güzel hiç öyle dışarıda
sağda solda yapılan pastane börekleri gibi değil gayet evde teyze anneanne
elinden çıkmış börekler gibi! Kasada duran arkadaş aslen Karslıymış uzuun
yıllar önce buraya gelmişler zaten esmer teninden belli oluyor :) Müsaade isteyip
içerideki fırını fotoğraflamak istedim sağ olsun fotoğraf güzel çıksın diye ben
bir şey demeden sağı solu toparladılar! Tepsiler kocaman böreğin kalınlığına
dikkat edin! Ayrıca tartarken öyle dijital tartı kullanmıyorlar eski usul tartı
kullanıyorlar ki bu müşterinin biraz fazla daha alması demek! Helal olsun
yaptığı işe saygı duyan böyle insanlara! Hesabı ödeyip teşekkür edip taksiyle
otele dönüyorum.
Hava hafif serin ama güzel, Seyhan nehrine karşı güzel bir
bardak demleme çay içip odama geçiyorum…
Adana’da son gün sabah kalkıyorum istikamet yine
Ciğerci Kel Mahmut :) Bugün ocak başında dünkü usta yok sanırım abisi var dükkân
biraz daha tenha. Bir porsiyon ciğer söylüyorum bir şiş de uykuluk istiyorum
ama maalesef uykuluk bugün yokmuş o zaman bir şiş kuşbaşı olsun diyorum
hazırlıyorlar. Önden ciğer arkadan tadı çok güzel olan kuşbaşını götürüyorum. Uykulukta
olduğu gibi kuşbaşı şiş de çok güzel aklınızda olsun derim! Zaten son gün
ortalık sakin rahat rahat fotoğraf çekeyim diyorum.
Dün ocakta olan usta
kenarda çay içip gazetelere bakıyor beni görünce buyur ediyor başlıyoruz
sohbete. Geçen hafta bloggerların gelmesiyle mekanın sosyal medyada konuşulması
çok hoşlarına gitmiş hatta bana bu işi İstanbul’da yapabilir miyiz dedi! Yok
ustam hiç bulaşma kiraydı şuydu buydu derken daha kötü olursun dedim! Çok
konuşkan sıcak birisi, kızı Çukurova Üniversitesindeymiş bu yıl hazırlık
bitiyormuş ama üniversiteden memnun değilmiş yeniden sınava girmiş geçen yıla
göre daha iyi dedi. Abisi İsviçre’deymiş (veya İsveç tam emin değilim) yıllar
önce Türkiye’de iyi bir üniversiteyi bitirip gitmiş bir marka söyledi ama tam hatırlayamadım
işte o markanın Avrupa Satış Müdürlüğünü yapıyormuş! Anlattı bayağı uzun uzun
konuştuk giderken bloğumun adresini istedi yazdım dedim yazım birkaç haftaya
yayınlanır haber veririm size.
Ciğerci Kel Mahmut’un tam çaprazında seyyar olarak
yılardır kendi yaptığı ayran ve şalgamları satan Recep Usta var çok neşeli adam
o da geldi yanımıza sosyal medyada onun ayran videosu 26000 küsür izlenmiş çok
mutlu ve gururluydu sana da bir ayran şov yapayım mı dedi, seve seve kabul
ettim ama benim video o kadar güzel olmadı!
Çok neşeli birisi önceki günkü
AdanaSpor galibiyetine çok sevinmiş 2 metrelik bayrağı astım eve diyordu!
Yıllardır kendi yaptığı ayran, şalgam, limonata ve eğer bulursa vişne alıp suyunu
yapar satarmış.
Bu arada bir şeyi çok beğendim hani belki seyyar deyince öyle
pis bakımsız geldi size ama bakın Recep Usta o ayranı bardağa koyup karşıdaki
ocağa götürene kadar bardağın üstüne kağıt kapak koyuyor! Çoğu lokantada
kenarından ayran akan bardakları önümüze küt diye koyarken bu adamın bu
inceliği çok hoşuma gitti yolunuz düşerse güzel bir açık ayranını şalgamını
için, içerken de içiniz rahat olsun…
Çarşıya doğru yürüyüp Büyük Saat’in oradaki Kazancılar
Çarşısını biraz daha dolanıyorum ama 10 dakika sürmüyor gezmem! Gezinti kısa
sürünce gitmeden denemek istediğim Tatlıcı Gönül Kardeşler ’in dükkânını
arıyorum navigasyondan dükkânı bulunca Ender’i arıyorum bugün görüşecektik
yakınlardaymış zaten geliyor birlikte geçiyoruz tatlıcıya. Burayı Ender’in
tavsiyesiyle bulmuştum, Adana demek birazda halka tatlı demek veya namı diğer
kerhane tatlısı :) Napim canım adı böyle! Dükkana geçiyoruz içerideki patron
Ender’in arkadaşı sağ olsun buyur ediyor ben bir taş kadayıf bir de fıstıklı
halka tatlısı istiyorum normal halka tatlısı da var ama fıstıklı olanın
hamurunda ve üzerinde fıstık varmış onu öneriyorlar ikisinin de tadı çok güzel
ne öyle ağız kamaşması ne mide yanması yok hiçbiri yok gayet güzel çıtır çıtır şiresi
kıvamı yerinde.
Tezgahta daha önce görmediğim bir tatlı dikkatimi çekiyor adı
gönül bohçasıymış içi kaymak ve fıstık bir tane denemek istiyorum çook güzel! Yumuşacık
ısırınca kaymak ağzınıza akıyor mutlaka tadın derim, hem leziz hem ucuz halka
tatlısı ve taş kadayıf 75 kuruş, gönül bohçası 1,5 lira! Teşekkür edip Ender’in
abisiyle birlikte işlettiği otoparka geçiyoruz, hava dünden daha sıcak resmen
eriyoruz ki bunlar Adana için iyi zamanlarmış! Bundan sonra burası biter dedi bazen
50 dereceleri bulduğu oluyormuş, biz bile cuma olunca yaylalara veya yazlıklara
kaçıyoruz dedi! Sohbet muhabbet derken son öğlen yemeğimizi yemek için Kebapçı
Mesut’a geçiyoruz çarşı merkezine, yakın zaten.
Kebapçı Mesut benim internette bir blogda bulduğum kimisine
göre Adana kebabın duayeni sayılabilecek birisi! Çok sade salaş esnaf lokantası
görünümlü bir lokanta burası gerçi bir iki şube daha açmış ama burası en eski
yeriymiş duvarlar gelen ünlülerin fotoğraflarıyla dolu yok yok desem yeridir! Ben
Adana Ender tavuk şiş söylüyor birerde şalgam istiyoruz! Şimdi tavuk şiş ne
alaka demeyin mangalda pişiyor sonuçta ne yapsın yani Adana’lı da her gün kebap
her gün kebap insan arada bir değişiklik arar değil mi!
Şalgamları kendi
üretimleri değil ama kendileri için özel ürettiriyorlarmış tadı güzeldi
beğendik. Servis açılıyor masaya nane limon, sumaklı soğan salatası, mevsim
salata ve koyu kıvamlı cacık geliyor. Az biraz sonra tabaklarımız geliyor
görüntü son derece sade ama tadı çok güzel hatta Adana kebaba alışınca tavuk
çok daha ilginç geliyor malum yaşadığım İstanbul’da kanat dışında dışarıda pek
tavuk yenmiyor! Bu sıcakta kebap iştahı tıkıyor, ben SEÇ Baklava’ya doğru
gidiyorum hediyelik bir şeyler alacağım, sonra Ender ile buluşuyoruz biraz daha
zaman geçirip vedalaşıyoruz.
Ben Hilton’un yaklaşık 2 km uzağındaki Ağaç Altı
Tatlıcısı’na gidiyorum burası yol üzerinde bir ağacın altında eski bir kamyonet
kasasında halka tatlısı satan normalde geçerken dönüp bakmayacağınız bir yer!
Mekan demiyorum çünkü masa sandalye yok! Seyyarın hası! Ama o seyyar tatlıcının
önü bir kalabalık hani bilmem ne holding pazarlama müdürü kılıklı adamlar
kadınlar burada tatlı yiyor paket yaptırıp götürüyor! Tek bir şey satıyorlar
halka tatlısı ama daha iri olanından!
Parça 1,5 lira kilo 12 lira! Her gün saat
10 dan akşam 7 8‘e kadar buradalarmış hemen tadına bakmak için bir parça
istiyorum gayet büyük bir parçayı kağıda sarıp veriyor off aman aman çıtır
çıtır çok hafif bir şiresi var çıtır kıtır gidiyor! Hemen yarım kilo paket
yaptırıyorum! Gelen giden eksik olmuyor gençler yaşlılar şıklar rüküşler herkes
buradan tatlı yiyor ilk gün tanıştığım Burhan Abi buradan İstanbul’a tatlı
gider demişti doğruymuş!
Evet, güzel günler geldi geçti şimdi yolculuk öncesi
altın vuruş yapma zamanı geldi! Son yemeğim ilk defa burada duyduğum kaburga
şiş olacak! İstikamet Kaburgacı Yaşar Usta! Yok çok yakın Hilton’un karşı
sokağında, yolu geçip 50 metre gitmiyorsunuz bile! Burayı internet
araştırmalarımdan duymuştum. Kaburgacı Yaşar Usta eski Adana’da ama çalışanlar
üniforma gibi tek giyinmişler biraz daha şık bir yer.
Kaburga denilince kemikli
ızgara aklınıza gelmesin, kemiğinden sıyrılan kaburga eti şişlere geçirilip
pişiriliyor. Bir porsiyonda 3 şiş var. Kaburga dışında ciğer, Adana kebap,
kuşbaşı da var ama esas olay kaburga. Ben kaburga ve ayran istiyorum açık ayran
bakır maşrapa ile geliyor tadı güzel. Artık alıştığım sumaklı soğan salatası,
ezme salata ve mevsim salata ikram ediliyor. Birazdan 3 sıcak şiş kaburgam
sıcak pideler üzerinde geliyor, ayrı bir tabakta 2 büyük 2 küçük kırmızıbiber
közlemesi geliyor aklınızda olsun büyükler tatlı küçükler acıymış. Daha önce
kemikli kaburga yemiştim ama bu et çok farklı yumuşacık löp löp gidiyor valla! Yalnız
yerken dikkat edin şişler sıcak eliniz yanmasın! Son yemeğimi büyük bir
mutlulukla mideye indirdikten sonra bir keyif çayı içiyorum 20 lira olan hesabı
ödeyip ayrılıyorum.
Evet güzel günle geçti şimdi otelin emanetine
bıraktığım valizimi alıp havaalanına gitme vakti. Bu 3 günün ardından… Adana beklediğimden
daha büyük ve modern bir kent, Ankara’nın batısındaki pek çok kentin aksine
hayat dolu yaşam dolu güzel bir kent. Kebaplar çok güzel çok leziz ama şunu
özellikle belirtmeliyim bu sıcakta kebap çok gitmiyor o nedenle listeme not
aldığım çoğu yeri deneyemedim! Belki biraz daha serin zamanlarda gelsem daha
çok yerdim! Yediklerim içerisinde en çok Kazım Büfe’de muzlu süt, Şırdancı
Kemal’de şırdan/mumbar, Kaburgacı Yaşar’da kaburga ve Cik Cik Ali’de yediğim
her şey iz bıraktı, sırf bunlar için bile gelirim inanın!
Çok güzel
YanıtlaSil