İspanyolların çeşit çeşit mezelerden oluşan tapas kültürü, Almanların
çeşit çeşit biraları ve sosisleri, Fransızların peynir şarap kültürü varsa biz Türklerin
de rakı balık kültürü var… Her ne kadar rakı balık desek de eski İstanbul
Rumlarının da etkisiyle oluşan bu kültüre rakı meze balık kültürü demek daha
doğru bana göre… Meze ve balık birbiriyle uyumsuzdur aslında; meze rakı ile
yavaş yavaş tadını ala ala yenmeli, balık ise sıcak yenmesi gereken bir öğündür bekletilmeden tadını
kaybetmeden tüketilmelidir… Bu nedenle önden soğuk mezeleri alınıp mideyi biraz
doyurduktan sonra ara sıcaklar ile hafif bir geçiş yapıp finalde balığı yer
kalkarız… Her ne kadar rakı balık desek de soğuk içilen rakı zaten mezelerle birlikte iyice azalmıştır, balığı sıcak sıcak yer rakıdan ara ara yudumlar alırız… Ama yine
de bunun adı rakı balık olmuştur, güzelde olmuştur…
Şimdi Aydın Boysan'ın artık iç bayan rakı adabı yazılarına
girmeyeceğim, ben bu konuda ahkam kesecek kadar bilgili değilim ve her şeyden
önemlisi damak tadı kişiden kişiye değişir… Rakı içmeyi seven herkesin kendine
göre sevdiği birkaç meze, salata ve balık vardır… Zaman zaman değişik tatlar
denesek de belki alışkanlık belki kolaycılık belki de bildik bir yerde olmanın
verdiği güven ve huzur duygusu için çoğu zaman müdavimi sayılabileceğimiz bir
mekana gideriz…
Yaşadığım yer olan Silivri’de bulunan Olta Balık Restaurant,
kısaca Olta benim için böyle bir yerdir! Hayır haftada bir veya iki haftada bir
uğramıyorum hatta ilk zamanlar ayda bir uğrarken artık belki altı ayda bir uğruyorum
ama olsun yine de benim her zaman aklımda olan, önünden geçerken mutlulukla
baktığım bir yerdir. Bana göre İstanbul hatta Türkiye çapında başarılı bir
yerdir, Silivri’ye gelen bir dostumu misafir etmek için aklıma ilk gelen yerdir
daha ne olsun… Tanıdık eş dost arkadaşın özel günler, kutlamalar için tercihidir benimde tavsiye ettiğim sorana söylediğim yerdir...
Türkiye'nin en iyi balığını mı yapıyorlar? Belki! En süper mezeler
burada mı? Belki! Fiyatları çok mu ucuz? Hayır! Füzyon mutfağı, fine-dining
gibi popüler yeme içme oyunlarına mı girişiyorlar? Hayır! Sadece işlerini iyi yapıyorlar,
iyi yapmaya çalışıyorlar hepsi bu! Ki önemli olan da budur zaten, bu özen
sayesinde ilk defa denediğim bir yerde hizmet veya yemekler kötü olduğundan
hemen “Olta’da olsa…” diye başlıyorum… Veya güzel bir meze denediğimde “keşke
Olta’da da olsa…” diye devam ediyorum… Benim için bir ölçüdür Olta! Hizmeti,
mezeleri, balıkları…
Olta Silivri sahilinde denize çok yakın, güzel geniş bir
bahçeye sahip bir yerde ama Olta burada kurulmadı. Silivri sahilinde Atatürk heykelinin
arkasında şu anki Kekik Restaurant’ın yerinde 2003’te kurulmuş, eskiden şimdiki
yerinde ise Marin isimli yine balıkçı olarak hizmet veren ama kötü işletilen ve
çoğunlukla masaların boş olduğu bir mekan vardı. 2010 yılında eski Olta kapandı
ve şimdiki yerine geçti, ben eski yerine gitmemiştim sevgili arkadaşım Nail’in
tavsiyesi üzerine yeni yerine gittim, gidiş o gidiş :) Bazen birer kadeh rakı ile iki
üç parça meze alırız, bazen adam akıllı yer içer kalkarız sorun olmaz öyle size
saatlik masa veren kafa sayısıyla hesap yapan yerlerden değil!
Araba ile giderseniz ve Silivri’yi bilmiyorsanız sorun yok çünkü
vale hizmeti var. Eğer havanın güzel olduğu bir gün giderseniz kesinlikle
bahçede oturun derim, ön tarafı araç trafiğine kapalı yürüyüş yolu olarak
düzenlenmiş bu nedenle araç gürültüsü egzoz kokusu yok, güzel bir deniz
manzarası var. Hafta içinde hatta kış aylarında bile neredeyse dolu olan Olta’ya
hafta sonu gitmeyi düşünüyorsanız önceden rezervasyon yaptırın derim. Öyle
dekora yüklenip mezeyi balığı sallayan bir yer değil sade bir dekorasyonu var
sadece mekanın tavanının orta yerinde hoş bir süsleme yapmışlar o kadar!
Çocuklu misafirler için ayrı bir oyun bölümü de bulunuyor bilginiz olsun…
Kapıdan içeri girdiğinizde sizi Uğur Bey karşılar eğer
kapıda yoksa masanızdayken mutlaka bir hoş geldiniz, nasılsınız der! Uğur Bey
kim mi? Benim ilk zamanlar “Şef Garson ne kadar ilgili mutlaka hoş geldin diyor”
dediğim, sonradan Olta’nın sahibi olduğunu öğrendiğim kişi :) Hayır öyle siyah takım
elbiseli, asık yüzlü bir ağır abi gelmesin aklınıza! Veya tam tersi “Abim
gelmiş hoş gelmiş, ne vereyim abime” diye yılışan bir tip hiç değil!
Son derece kibar, saçı sakalı her zaman düzgün, şık ama casual
giyimli, yüzünde samimi ama ölçülü bir gülümseme olan, ölçülü bir ses tonuyla konuşan,
samimiyet ve mesafe konusunda bana göre kararında bir denge kurmuş birisi Uğur
Abi! Yanlış anlaşılmasın sima olarak zaten birbirimizi biliyoruz ama ben kendisiyle
bu yazı sebebiyle ve ricam üzerine tanıştım, sohbet ettim sağ olsun beni kırmadı
uzun ve güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Neredeyse 10 yaşından beri bu
sektörde çalışıyormuş Uğur Abi, 12 yıl kadar bir zamanlar İstanbul ve Silivri’nin
gözde oteli Klasis Otel’de yeme içme müdürlüğü yapmış, sonra 2 yıl kadar Kaş
Kalkan’da çalışmış, birkaç yer daha değiştirdikten sonra 2003’te Olta’yı eski
yerinde açmışlar. Yani öyle hazır para ile bodoslama giriş yapmamış bu sektörde
pişmiş birisi. Ben bu sohbet sonrası kendisine daha çok saygı duydum, çok
içten, kendini iyi yetiştirmiş birisi sadece paraya odaklanmayan bir değer
yaratmaya çalışan ve bana göre de bunu fazlasıyla başaran birisi…
Peki patronun tavrı, kalitesi çok mu önemli? Evet! Eğer yeme
içme sektöründe patron saat 2 gibi işinin başında ise, eğer yeri geldiğinde bahçedeki
masaya garson ile el ele ufo taşıyorsa, yeri geldiğinde masa ve servis ile
bizzat ilgileniyorsa o mekanda tüm çalışanlar işini düzgün yapar işine özen
gösterir… Yoksa sadece yazar kasada oturup hesap alan bir adamın mekanı nasıl
olur onu da gayet iyi biliyorum!
Bir mekanda çalışanların eskiliği de bana göre olumlu bir belirtidir,
patronun çalışanlarını kontrol ettiğini işini iyi yapan çalışanını yanında
tuttuğunu gösterir… Olta’da çoğu çalışan artık neredeyse tanıdık, son
gittiğimde bizim masa ile ilgilenen garson 3 yıllık çalışanmış ve en yeni benim
dedi düşünün artık! Kaldı ki yeme içme sektörü gibi artık iyice önemli ve
popüler olan bir sektörde düzgün çalışanlara sahip iyi hizmet vermek yemekler
kadar önemli hale geldi! Yeri geliyor masanıza gelen garsonun ter kokusundan
tiksiniyorsunuz, tavrından hoşlanmıyorsunuz, tüm keyfiniz kaçıyor! Hayır
anlayışsız bir insan değilim o sıcak yaz aylarında gömlek pantolon ile saatlerce
ayakta çalışmak zor hizmet sektörünü küçümseyen biri hiç değilim ama yeri
geliyor bazen ayda bir çıkıyoruz, bi dünya hesap ödüyoruz bir zahmet garsonun kıyafeti,
kendisi temiz olsun, tavrı düzgün olsun! Bunlar bana göre önemlidir!
Yıllar önce gittiğim bir balıkçıda hesap geldiğinde
inceledim ve mezelerden birinin masamıza gelmediği halde yazıldığını gördüm.
Hesabı getiren garsona durumu söylediğimde gitti geldi sordum mutfaktan
çıkmayan ürün adisyona yazılmıyor dedi! Ben orada 2 saat yemek yemişim, şu an
için bile iyi sayılabilecek bir rakamı hesap olarak ödüyorum ve zaten o mezenin
bedelini sana bahşiş olarak bırakıyorum! Ben bir öğretmen olarak yazılı
kağıdını incelemek isteyen öğrencime bende hata olmaz! Demeyip üşenmeden yazılı
kağıdını gösteriyorsam sende bir zahmet benim ve kız arkadaşımın itirazını
dikkate al! Ha ne oldu fazla uzatmadan hesabı ödedim, bahşiş bırakmadım, bir
daha da gitmedim! Zaten birkaç hafta sonra şaibeli bir yangınla yandı kapandı mekan!
Aferin size! Neyse fazla uzatmayayım.
Dekor, patron, çalışanlar tamam sadede gel mezeler, balıklar
nasıl derseniz başlayayım anlatmaya…
Yirmi beşten fazla meze çeşitleri var, isterseniz girişteki dolaptan
görerek sipariş verin veya masanıza geçin zaten size güzel bir meze tepsisi
hazırlıyorlar. Meze zevki içki seçiminiz ve damak tadınıza göre değişir ben
genelde rakı içtiğim için onunla uyumlu şeyler alıyorum, eğer beyaz veya
kırmızı şarap seviyorsanız Olta’da şarap da bulunuyor. Bugüne kadar denediğim
tüm mezeleri beğendimi belirteyim ama çoğunlukla aynı mezeleri alıyorum hatta
bazılarının tadı benim için Olta ile özdeşleşmiştir. Balık pastırması hariç
mezelerini kendileri yapıyorlar, mezeleri yapan Kasım Usta öyle söyledi. Peynirli
karides, levrek marine, cevizli patlıcan, kaya koruğu, deniz börülcesi ve fava neredeyse
her gidişimde mutlaka aldığım ve çok sevdiğim mezeler, hepsini de denemenizi
tavsiye ediyorum.
Peynirli karides; inek peyniri, karides, domates salçası ve
biraz sivri biber ile yapılan hafif acı ama bir o kadarda lezzetli bir meze,
kızarmış ekmek ve rakı ile çok güzel gidiyor.
Levrek marine; parmak kalınlığında kesilmiş levrek
dilimleri, limon suyu, djon hardal ve elma sirkesi ile hazırlanıyor ve benim
için Olta’da yediğim levrek marine bugüne kadar yediklerimin en iyisi. Bir iki
defa evde de yapmayı denediğim için basit görünmesine rağmen kıvamını
tutturmanın ne kadar da zor olduğunu biliyorum!
Cevizli patlıcan; közlenmiş patlıcan, ceviz, mayonez ve
biraz limon suyu ile yapılıyor özellikle yerken közlenmiş patlıcanın güzel tadı
ile dövülmüş ceviz çok güzel uyum sağlamış, basit ama güzel sonuç veren bir tarif
olmuş.
Fava; iç bakla, soğan, tuz, limon suyu ve zeytinyağı ile
hazırlanıyor, servis edilirken isteğe göre toz biber, dereotu ve zeytinyağı ile
veya soğan ile biraz ezerek hazırlanıyor. İsmini hatırlamıyorum ama Nevizade’de
çok şahane pek şahane yorumları yapılan bir yerde bile yediğim kötü soğan ve hazır
limon suyumsu basılmış berbat bir fava yedikten sonra hiç çekinmeden
söyleyebilirim Olta fava nedir nasıl yapılır iyi biliyor! Ha kimisi bakla
sevmez bu nedenle favaya baştan mesafelidir ama ben özellikle denemenizi
öneririm.
Soğan dolması, lakerda, lor dolgulu biber, haydari, yoğurtlu
semizotu, közlenmiş kırmızı biber, barbunya pilaki de ara ara aldığım ve
sevdiğim mezelerdir. Henüz yemedim ama Uğur Abi İstanbul’un ender balık
taramalarından birini yaptıklarını müşteriler tarafından çok sevildiğini
söyledi bir dahaki gidişimde mutlaka deneyeceğim…
Salataları genelde güzel ama tulum peynirli roka domates
salatası özellikle yazın çok güzel oluyor aklınızda olsun.
Ara sıcaklardan midye tava, kalamar ızgara, karides güveç ara
ara aldığımız ve sevdiğimiz lezzetler. Halen yapıyorlar mı bilmiyorum ama bir
defa balık mantı yemiş pek beğenmemiştim! Açıkçası yoğurt ve hamurun arasında
balık tadı pek belli olmuyor bana göre, tadı kötü değildi ama bir özelliği de
yoktu!
Amma velakin beğendili tereyağlı levrek diye bir ara
sıcakları var akıllara zarar! Güvecin altına közlenmiş patlıcan döşeniyor,
üzerine ızgara yapılmış levrek balığı dilimleri yerleştiriliyor, üzerine
tereyağı gezdiriliyor of off offf! Hem doyurucu hem de farklı bir ara sıcak
oluyor hatta bana göre çok aç değilseniz ana yemek olarak bile alabilirsiniz!
Beğendili tereyağlı levreği mutlaka denemenizi öneririm.
Gelelim balıklara, girişte yer alan dolaptan günün
balıklarını ve deniz ürünlerini görüp sipariş verebilirsiniz, balık çeşitleri mevsime
göre değişiyor. Ben çok gittim Olta’ya ve değişik zamanlarda değişik balıklar
denedim ve hepsini de beğendim. Bakmayın yazının girişinde Türkiye’nin en iyi
balığını mı pişiriyorlar? Belki! dediğime. Bu sorunun cevabı damak zevkinize ve
deneyimlerinize göre değişir ama bana göre balık pişirme işinde fazlasıyla
iyiler… Yeri geldi hamsi tava yedik, yeri geldi ortaya istavrit aldık, çupra ve
levrek ızgara da yedim, tavada pişirilmiş kalkan da, lüferi de güzel
pişiriyorlar, fener balığını da… Uğur abinin dediğine göre her çeşit balığı her
türlü pişiriyorlarmış! Kalkan tandır ve tuzda balık gibi hem lezzet hem de sunumu
öne çıkan ürünleri de var! Uğur Abi tava ve ızgara ile ayrı ayrı ustaların
ilgilendiğini, mesela ahtapotu daha iyi yapabilmek için Yunanistan’dan iki
aylığına usta getirdiklerini kendilerini geliştirmeye çalıştıklarını söyledi ki
zaten balığı yediğiniz zaman ustaların işi bildiğini anlıyorsunuz!
Son gidişimde tekir kızartma ve fener balığı şiş yedim.
Tekir içi hafif sulu yumuşacık, kurutmadan kızartılmış tadı güzeldi. Daha önce güvecini
yediğim fener balığını ilk defa şiş olarak yedim ve ertesi gün bile tadı
damağımdaydı! Güzelce filetosu çıkarılmış fener balıkları incecik limon
dilimleri, defne yaprağı, domates ve sivri biber ile şişe dizilmiş ve yakmadan kurutmadan
pişirilmiş! İlk önce önyargıyla yaklaşsam da her lokma da tadını daha çok
beğendim! Bundan sonra her gidişimde bir şiş dahi olsa yemeyi düşünüyorum!
Dediğim gibi Olta balığı güzel pişiriyor her şeyden önce balığı
balık gibi pişiriyor! Abuk sabuk soslara, balığın tadını bozan deneysel zımbırtılara
girişmiyorlar, gerek de yok zaten! Ben genellikle ızgara levrek yiyorum, balık
konusu kişiden kişiye değişir keyfinize göre karar verin ama şimdiden afiyet
olsun J Bildiğim
kadarıyla balık dışında balık sevmeyen misafirler için sadece Tekirdağ köfte
var bilginiz olsun.
Balığınızı yediniz masanız
temizlendi ve büyük ihtimalle dört beş çeşit meyve masanıza geldi, bunlar ikramdır
hemen biz istemedik ki diye tepki vermeyin. Yemeğinizi, meyvenizi yediniz şimdi
güzel demli bir çay için ve tatlınızı söyleyin. Bana göre balığın geleneksel tatlısı
fırın helvadır ve gayet güzel yapıyorlar ellerine sağlık. Hayır, ben sevmem
başka ne var derseniz Uğur Abi günlük yaptıkları çikolatalı suflenin çok
sevildiğini paket olarak da sattıklarını söyledi. Ekmek kadayıfı, ayva ve kabak
tatlısı, yazın yaptıkları ve sıcak olarak servis edilen Olta sarma ve cevizli
incir tatlısı deneyebilirsiniz. Ben son gittiğimde Uğur Abinin tavsiyesi üzerine
cevizli incir tatlısı yedim ve bayıldım!
Üzerine dövülmüş Antep fıstığı serpilmiş, iri ve güzel ceviz
taneleri ve güzel bir kaymak ile servis edilen incir tatlısı gerçekten çok
güzeldi! İncir hani tabiri caiz ise kulak memesi kıvamında ne çok yumuşacık ne
çok sert, üzerine dökülen şerbet glikoz katkılı boğaz yakan sahte şerbetler
gibi değil damakta hafif ama kalıcı güzel bir tat bırakıyor! İlk defa yedim ve
çok beğendim, eğer kalabalık giderseniz tatlılardan birkaç çeşit ortaya söyleyip
deneyin derim…
Tatlımızı da yedik kalkmadan kahve içelim derseniz kahveyi
güzel yapıyorlar yanına nane veya ahududu likörü almanızı öneririm! Çay ve
kahve Olta’nın ikramıdır bazen dalgınlıkla hesabı ödedikten sonra istiyoruz
sorun olmuyor…
Nezih bir mekana benziyor sahibinin fotosunu ekleseydiniz iyi olurdu bence uğur beyin soyadından ekleyerek hitab etm3k daha iyi olurdu b3nce
YanıtlaSil