Maddeleri, maddenin temel taşı olan atomu ve maddelerin birbirleriyle
olan etkileşimlerini inceleyen bilim dalı Kimya ise bitkisel veya hayvansal
besinleri, bunların en saf hallerini veya bileşimlerini, besinlerin birbiriyle
olan etkileşimini inceleyen bilim dalı ise Fine Dining’dir. Evet biliyorum fine
dining bir restaurant kategorisi ama yapılan iş sadece basit bir ifade ile “yemek
yapmak” değil resmen besinleri kullanarak bir tür sanat bir tür bilim yapmak, bir
tür mutfak bilimi! Fine dining yemek yapımında kullanılan besinlerin temin
edilmesinden tutunda, farklı türdeki tatları birleştirerek resmen hayal gücünü
zorlayan lezzetler oluşturmak, bu lezzetlerin sunumuna kadar özen göstererek yemek
yeme eylemini karın doyurmanın ötesine geçirip bir tür sanatsal etkinlik haline
getirmektir. İkibinli yılların yeme içme sektörüne bir armağanı da sayılabilir.
Fine dining yurt dışından gelen bir akım ama Türkiye’ye gelen her akım gibi
yabancı kalmadı Türkleşti, Türk mutfağına uyum sağladı olması gerektiği gibi…
Fine dining yemekte kullanılacak malzemenin tedarik edilmesinden,
doğru koşullarda saklanmasına, yemeğin yapımından müşteriye sunulacağı tabağın
tasarımına ve tabak yerleşimine, her öğüne eşlik edecek şarabın seçimine kadar
ince ince düşünülmesidir. Böyle bir restaurantta yemek yemek karın doyurmanın çok
ötesinde bir faaliyet, resmen aldığınız her lokmayı yavaş yavaş çiğneyip
alabileceğiniz en fazla hazzı almaya çalışıyorsunuz. Tabi böyle bir rastaurant
açmak öyle tavuk dönerci açmak kadar kolay olmadığından bu tür mekan sayısı iki
elin parmağını geçmiyor. Ünlü Şef Mehmet Gürs’ün açtığı Mikla bildiğim
kadarıyla Türkiye’nin ilk fine dining restaurantı’dır. Tabi zamanla aynı
kategoride çok sayıda restaurant açıldı hatırladığım kadarıyla İstanbul’un
eskilerinden Vogue Restaurant, Vedat Milor’un çok beğendiği Nicole Restaurant, Türk
mutfağı ile öne çıkan Topaz Restaurant, benim daha önce denediğim ve başarılı
bulduğum Karaköy’de bulunan Ferah Feza, Zorlu Center’da bulunan Eataly İstanbul
bünyesinde bulunan dünyaca ünlü 3 Michelin Yıldızlı Şef Massimo Bottura’nın RistoranteItalia di Massimo Bottura’sı ve bu yazımda bahsedeceğim Beşiktaş Akaretler’de
bulunan Gile Restaurant başarılı fine dining restaurantlardır.
Gile Restaurnat’a sevgili dostum Ristorante Italia di Massimo
Bottura’nın tatlılardan sorumlu Şefi Bilal ile beraber gittim. Gitmeden önce Mekanit
ve ekşisözlük’te mekanın yorumlarına bakmıştım ve dikkatimi çeken müşterilerin neredeyse
hiç olumsuz yorum yazmamış olduğuydu. Damak tadına çok güvendiğim Bilal daha
öncede pek çok defa Gile’ye gittiği ve şiddetle tavsiye ettiği için içim rahat,
beklentim yüksek gittim.
Gile Restaurant Akaretler’de olduğu için ulaşım sorunu
yaşamadan ulaştık. Beşiktaş’ı çok iyi bilmediğim için arabanız ile gelirseniz park
sorunu yaşar mısınız yorum yapamayacağım açıkçası veya sizde benim gibi
aracınızı yakınlardaki Karaköy katlı otoparka bırakabilirsiniz. Gile’nin cadde
tarafında dışarıda masaları var ama ocak ayının gayet soğuk bir gününde
gittiğimiz için doğrudan içeri geçtik :)
İçerisi son derece sade ama bir o kadar da şık döşenmiş; masalarda
beyaz masa örtüsü, kaliteli kumaş peçeteler, küçük ama çok hoş bir çiçek,
duvarlarda Mercan Dede’nin tabloları asılmış, tuvalet bile hem temiz hem de özenle
düzenlenmiş…
Mutfak kapısı sürgülü cam olduğu için içerisini görebiliyorsunuz isterseniz mutfağa bakabilirsiniz. Gile’nin kurucuları alanında başarılı ve eğitimli iki genç şef, Cihan Kıpçak ve Uryan Doğmuş. Maalesef bizim gittiğimiz akşam iki şefte yoktu, Tabla isimli yeni bir mekan açtıkları için orayla ilgileniyorlarmış, tanışmak kısmet değilmiş…
Mutfak kapısı sürgülü cam olduğu için içerisini görebiliyorsunuz isterseniz mutfağa bakabilirsiniz. Gile’nin kurucuları alanında başarılı ve eğitimli iki genç şef, Cihan Kıpçak ve Uryan Doğmuş. Maalesef bizim gittiğimiz akşam iki şefte yoktu, Tabla isimli yeni bir mekan açtıkları için orayla ilgileniyorlarmış, tanışmak kısmet değilmiş…
Gile öyle çok büyük bir restaurant değil yaklaşık 14 15 masa
var bu nedenle gitmeden rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Bizimle ilgilenen
garsonumuz Tolga Bey restaurant hakkında bilgi verip yemek, şarap ve tatlı
menülerini getirdi, menü ile ilgili açıklamalarda bulundu, ayrıca gece boyunca
masaya gelen her öğünün yapımında kullanılan malzemelerden yapım şekline kadar açıklamalarda
bulundu yani öyle porsiyonu masaya bırakıp al ye denmiyor. Her türlü sorunuza
düzgün bir şekilde cevap veriliyor beğenilerinizi veya eleştirilerinizi dinleyip
açıklamalarda bulunuyorlar. Misal Gile yabancı bir kelime değil yaş üzüm tanesi
demekmiş ve Gile’nin çok beğendiğim logosu benim düşündüğüm gibi kırmızı gül
değil çalkalanan bir şarap kadehiymiş. Hatta logonun üst tarafına dikkatle
bakarsanız bir yunus görüyorsunuz…
Gile’de yıl boyunca sabit sayfa sayfa bir menü yok, mevsime,
temin edilebilen malzemelere göre değişebiliyor bu nedenle siz gittiğinizde
menüde küçük değişiklikler olabilir. Bize gelen menüde 5 çeşit Başlangıç, 6
çeşit Ana Yemek bulunuyordu. Bunun dışında iki ayrı Degutasyon Menü yani Tadım Menüsü
bulunmakta. Tadım Menüsü menüde bulunan başlangıç, ana yemek ve tatlıların birkaçının
küçük porsiyonlar halinde sıra ile sunulmasıdır, böylece müşterilerin menünün çoğunu
tatması sağlanır. Eğer isterseniz ek bir ücret karşılığı peynir tadımı da
yapabiliyorsunuz ama biz istemedik.
Biz 6 öğünden oluşan yeni sezon tadım menüsünü denemek istedik. Tadım menüsünde içkiler dahil değil, isteğe bağlı olarak belli bir ek ücret karşılığında menüdeki her öğün ile uyumlu ayrı ayrı şaraplar alabilirsiniz veya bizim yaptığımız gibi bir kadeh şarap alabilirsiniz. Bazı restaurantlarda kadeh şarap sunulmuyor illa şişe açtırmanız isteniyor rezervasyon yaptırmadan önce bunu öğrenmenizi tavsiye ederim. Gile’de ağırlığı yerli şaraplardan oluşan son derece geniş bir şarap kavı oluşturulmuş yerli butik üreticilerin şaraplarını burada tatmanız mümkün. Yemek şarap uyumu konusunda yardımcı olacak Gile’nin Sommelier’i Gürkan Bey o akşam izinliymiş ama Tolga Bey’de şarap eğitimi almış ben sadece bir kadeh beyaz şarap istediğim için seçimi kendisine bıraktık ve yaptığı seçimden memnun kaldık…
Biz 6 öğünden oluşan yeni sezon tadım menüsünü denemek istedik. Tadım menüsünde içkiler dahil değil, isteğe bağlı olarak belli bir ek ücret karşılığında menüdeki her öğün ile uyumlu ayrı ayrı şaraplar alabilirsiniz veya bizim yaptığımız gibi bir kadeh şarap alabilirsiniz. Bazı restaurantlarda kadeh şarap sunulmuyor illa şişe açtırmanız isteniyor rezervasyon yaptırmadan önce bunu öğrenmenizi tavsiye ederim. Gile’de ağırlığı yerli şaraplardan oluşan son derece geniş bir şarap kavı oluşturulmuş yerli butik üreticilerin şaraplarını burada tatmanız mümkün. Yemek şarap uyumu konusunda yardımcı olacak Gile’nin Sommelier’i Gürkan Bey o akşam izinliymiş ama Tolga Bey’de şarap eğitimi almış ben sadece bir kadeh beyaz şarap istediğim için seçimi kendisine bıraktık ve yaptığı seçimden memnun kaldık…
Tolga Bey menüleri aldıktan sonra su seçimimizi sordu, isteğinize
göre normal veya gazlı su alabiliyorsunuz. Servislerimiz masaya geldikten sonra
ekmek ikramı yapıldı. Gile ekmeklerini kendisi yapıyor ve sade, cevizli kuru
üzümlü, yoğurtlu ve peynirli soğanlı olmak üzere 4 çeşit ekmekleri var. Bilal’in
tavsiyesiyle soğanlı ve yoğurtlu ekmek alıyorum.
Tadım menüsü Amuse Bouches yani tadım hoşlukları ile başlıyor.
Amuse Bouches başlangıç ve ana yemekten önce gelen Şeflerin yeteneklerini
sergiledikleri çeşit çeşit küçük lokmalar, küçük porsiyonlar. Biraz sonra çok hoş bir sunumla, lavanta
balıyla çekilmiş tereyağı, ayva ekşisi damlatılmış Ayvalık zeytinyağı ve üzerinde
haşhaş tohumları olan tulum peynir geliyor. Sunum hoş ama lezzetler deyim
yerindeyse damakta patlayan türden! Hatta sırf bu üçü, yanında ekmekler ile gayet
güzel bir rakı sofrası bile kurulur bana göre :) Tolga Bey sağolsun tadım
hoşluklarımıza eşlik etmesi için Vinkara Yaşasın serisinden köpüklü şarap ikram
ediyor ve ilk defa içtiği bu köpüklü şarabı çok beğeniyorum…
Sonrasında küçük bir tür shot bardağında üzerine portakal
yağı gezdirilmiş kremalı yer elması çorbası geliyor. Zaten çok sevdiğim yer
elmasının çorbasının bu kadar güzel olabileceğini hiç düşünmemiştim. İnanın
sırf yer elması çorbasını içmek için bile tekrar giderim!
Masamız temizlendikten sonra palamut lakerda geldi. Neredeyse
tek lokmalık bu lakerda ince bir dilim turp, frenk soğanı, vasabili haydari ve
üzerinde Kahramanmaraş tarhana çıtırları ile birlikte sunuluyor. Lakerdayı çok beğendim
ama porsiyonunun biraz daha büyük olması gerektiğini düşünüyorum.
Tadım hoşluklarını afiyetle mideye indirdikten sonra masamız
toplanıyor ve kadehlerimize 2012 rekolteli Sevilen Plato şarabı dolduruluyor.
Şimdi seçtiğimiz tadım menüsünün ilk öğünü olan midye tava’yı
tadacağız. Midye Tava tarhunlu tarator, közlenmiş pırasa, tarhun yağı ve
kimyonlu kerevit köpüğü ile birlikte sunuluyor. Tadına geçmeden önce sunumda
kullanılan tabağı çok beğendiğimi belirtmeliyim.
Genelde akşamcıların bira yanına tercih ettiği ucuz ve basit bir öğün olan midye tava bu sunum ve bileşimle çok farklı bir tat almış. Yemeğini pek sevmediğim pırasanın ızgara haline bayılacağım hiç aklıma gelmemişti hatta öğünün tadını belirleyen ana etken bu ızgara pırasa oluyor! Adını daha önce duyduğum ama bizim ailede pek yemeklerde kullanılmadığı için pek bilmediğim tarhun otunun bu öğüne çok yakıştığını belirtmeliyim.
Genelde akşamcıların bira yanına tercih ettiği ucuz ve basit bir öğün olan midye tava bu sunum ve bileşimle çok farklı bir tat almış. Yemeğini pek sevmediğim pırasanın ızgara haline bayılacağım hiç aklıma gelmemişti hatta öğünün tadını belirleyen ana etken bu ızgara pırasa oluyor! Adını daha önce duyduğum ama bizim ailede pek yemeklerde kullanılmadığı için pek bilmediğim tarhun otunun bu öğüne çok yakıştığını belirtmeliyim.
Sıradaki öğünümüz İskenderun Karidesi; közlenmiş kıl biber, soğan
ve sarımsak püresi, karides suyu ve çam yağı ile beraber sunuluyor. Tolga Bey Ocak
ayı ile birlikte değişen menüde daha önce Saroz Körfezi’nden temin edilen karidesin
İskenderun’dan temin edildiği belirtti, Gile’nin kurucularından Uryan Şef’in memleketinin
Mersin olması da bunda etkili sanırım. İlk bakışta mayonez sandığım sarımsak
püresinin tek başına bile çok güzel bir tadı olduğunu belirtmeliyim, keşke
diğer restauranlarda en azından hazır mayonez yapmak yerine kendileri yapsalar!
Karidesin tadı çok güzeldi, kurutmadan içini sulu bırakarak ızgara etmişler ama
benim aklıma takılan şey şu oldu: Benim karidesimin yarısı nerede? :) Tamam bu
tabak çok uyumlu da en azından iki karides olsa fena olmazdı, deniz ürünlerini
çok seven biri olarak tadı damağımda kaldı.
Arkadaşım Bilal Gile’ye daha önce gelip tadım menüsünü
denediği için İskenderun Karidesi yerine Ördekli Kuru Dolma istedi. Ördekli
Kuru Dolma; zencefil ve artizan üretim gara guzu birası aromalı közlenmiş
soğan, nane, kuru harissa ve safranlı soğan suyu ile birlikte sunuluyor. Ben
tadına bakmadım ama Bilal iç harcını çok beğendiğini ama dışındaki kuru
patlıcanı biraz sert bulduğunu söyledi.
Sıradaki öğünümüz Kömbe; közlenmiş bıldırcın eti, ardıçlı
tereyağı, baharatlı domates ve taze soğan ile birlikte sunuluyor. Kömbe Hatay
bölgesinde çok sevilen bir tür tahinli çörek, Malatya, Gaziantep ve
Kahramanmaraş bölgesinde ise sade, çökelekli veya kıymalı börek olarak bilinir.
Gile’de yapılan kömbe Hatay işi ama yapımında mısır unu kullanılmış ve daha
ince yapılmış. Bu öğündeki kömbe, bıldırcın eti ve sosu ayrı ayrı çok güzel ama
ben bu bileşimi biraz zorlama buldum. Hayır, tadı kötü değildi bileşimdeki her
şey ayrı ayrı çok güzel ama bıldırcın eti ile bir tür kurabiyenin bileşimini
pek uyumlu bulmadım. Burada yapılan kömbeyi yemekten sonra çay ile birlikte
ikram etseler rahat 4 5 tane yerim ama bıldırcın eti ile pek yakıştıramadım. Bu
öğünün başta adının değişmesi gerektiğini içeriğinden kömbenin çıkarılarak
bıldırcın eti ile daha uyumlu bir öğe denenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Başlangıç’lardan sonra ana yemeğe geçmeden önce damaktaki eski
tatları temizlemek ve böylece ana yemeğin tadını daha iyi alabilmek için Tazeleyici
olarak sorbe geliyor. Sorbe yumurta ve süt kullanılmadan doğrudan meyvenin suyu
ve püresi kullanılarak yapılan bir tür dondurma, süt ve yumurta kullanılmadığı
için tamamen bitkisel çok daha hafif bir tatlı. Gile’de ana yemek öncesi yeşil
elma ve kereviz sapı sorbesi geliyor! Evet bir tür dondurma olan sorbenin ekşimsi
bir yeşil elma ve bir sebze olan kereviz ile yapılması ilginç! Daha da ilginç
olanın bu bileşimin bildiğiniz meyve dondurmalarında çok daha tatlı olması :) İlk
defa yediğim sorbenin bu kadar hafif ama bir o kadarda tatlı olması çok hoşuma
gitti. Sorbenin altında limonda dinlendirilmiş küçük turp parçacıklarıyla
sunulması ve turptan bile hafif mayhoş güzel bir tat almak! Çok beğendiğim
sorbenin dayanamayıp ikincisini istedim sağ olsun kırmadılar…
İlk ana yemeğimiz bir tür kaya levreği olan Grangoz balığı…
Izgara tereyağlı grangoz; közlenmiş kereviz kökleri, zeytinyağlı kereviz
kreması ve narenciye ile birlikte sunuluyor. Grangoz kurutulmadan hafif sulu bırakılarak
ızgara yapılmıştı ve benim diyen balıkçılardan bile daha güzel pişirilmişti. Grangozun
kreması güzeldi ama yanında garnitür olarak konulan ızgara kerevizleri çok beğendiğimi
belirtmeliyim.
İkinci ana yemeğimiz Andız Kokulu Kuzu; andız kökünde
islenmiş kuzu, gelincikli ayva dilimleri ve kaymaklı patates püresi ile
birlikte sunuluyor. Kuzu eti tek kelimeyle muhteşemdi ama özellikle hafif tatlı
olan ayva dilimlerinin kuzu eti ile uyumuna hayran kaldım. Daha çok tatlılarda
kullanılan bir meyvenin bir et yemeğindeki uyumu güzel düşünülmüş ve
uygulanmış!
Ana yemeklerden sonra Pre – Dessert yani tatlı öncesi daha hafif
bir küçük tatlı ikramı var… Bir İtalya tatlısı olan ve krema ile yapılan Panna Cotta
Gile’de tuzsuz yayık ayranı ile yapılmış, üzerinde konfit narenciye ve limon
şekeri ile birlikte sunuluyor. Panna cotta yanında gelen earl grey çaylı soğuk
şerbet üzerine dökülerek yeniliyor. Panna Cotta’yı çok beğendim, soğuk çaydan
yapılan şerbeti çok hafif ama bir o kadar da güzeldi hatta bu tatlı pre –
dessert değil ana tatlı olarak bile sunulabilecek kadar güzeldi…
Ana tatlımız ekmek kadayıfı… Vişneli ekmek kadayıfı, üzerinde
sele badem ve yanında yoğurt sorbe ile birlikte sunuluyor. Ekmek kadayıfı
olması gerektiği gibi gayet tatlı ağızda hafif şerbetli hoş bir tat kalıyor.
Yanındaki yoğurt sorbe ise damağınızdaki fazla şerbeti temizleyerek kadayıfı dengeliyor…
Tadım menümüzün zevkle sonuna geldik şimdi bir çay kahve içme
zamanı… Ben klasik demleme çay istiyorum Bilal ise Ronnefeldt marka çikolata
aromalı bitki çayı istiyor… Menüde çok sayıda Ronnefeldt ürünü çay bulunuyor
memnun kalacağınıza eminim…
Saat 19:30 gibi gittiğimiz Gile’den 22:30 gibi kalktık ve hem
ben hem arkadaşım fazlasıyla memnun kaldık. Dekordan menüye, yemeklerde kullanılan
malzemelerden şarap listesine, yemeğin yapımından sunumuna özenle düşünülmüş ve
bu düşünceler başarılı bir şekilde uygulamaya geçirilmiş. Gile farklı lezzetler
tatmak ve değişik bir yemek deneyimi yaşamak için kesinlikle gitmeniz gereken
yerlerden biri. Gile’ye ödeyeceğiniz fiyat ucuz değil biliyorum ama İstanbul’da
gerçek bir fine dining deneyimi yaşamak için ödeyeceğiniz rakam buna değer, en
azından özel bir günde akşam yemeği için gitmenizi tavsiye ederim…
Şair Nedim Caddesi
Akaretler Sıra
Evleri, E Blok No: 14
Beşiktaş/İstanbul
Phone: +90 (212) 327
11 66
Yorumlar
Yorum Gönder