Eveet yeme-içme, gezi-seyahat dergilerinden, gazete
eklerinden Gaziantep’e nasıl gidilir, nereler gezilir, ne yenir ne içilir,
gelirken hediyelik ne alınır… Hepsini okuduk, öğrendik planımızı yaptık peki ne
zaman gideceğiz ilk fırsatta :) işte o ilk fırsat benim için geçen yaz dı
olmadı, sonra geçen şubat tarihiydi olmadı olamadı sonra kesin olmamakla
birlikte bu yaz dı olmuyordu neredeyse zaten hava sıcak bu sıcakta nasıl
gezilir o baharatlı yemekler nasıl yenilir… Derken kendime söz geçirip dedim
uzatma kalk git! İyi ki de kendime kızıp gitmişim diyorum ve başlıyorum
anlatmaya…
Gaziantep’te gezilecek görülecek çok yer var o yüzden yola
çıkmadan iyi bir planlama yapmak lazım bende öyle yaptım. Severek takip ettiğim
blogların Gaziantep konulu yazılarını tekrar okudum, Google dan arama yapıp çıkan
yazıları da okudum, kesip sakladığım gazete kupürlerini tekrar okudum ve okuduklarımı
küçük bir deftere not ettim. Kim nerde ne yemiş nereyi gezmiş ne tavsiye etmiş
not ettim çünkü Gaziantep’te özellikle yeme içme için uğranabilecek çok yer var
tavsiyeler önemli. Ben Antep’te 3 gün kalmaya karar verdim ona göre bir plan
yaptım. Giyeceklerimi ona göre hazırladım ve nispeten biraz büyük bir bavul
aldım malum Antep’te alınabilecek çok şey var ki 3 gün sonunda bavulum yetmedi!
Ayrıca eğer akıllı telefon kullanıyorsanız Yandex Navigasyon uygulamasını yola
çıkmadan kurmanızı tavsiye ederim. Ben uzun süredir kullandığım Yandex Navi
uygulamasından Gaziantep seyahatimde çok memnun kaldım (HAYIR viral reklam
değil gerçekten kullanıyorum neredeyse TomTom navigasyon kadar iyi).
Gaziantep’te havaalanı var ve hem İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan
hem de Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kalkan uçaklar Antep’e gidiyorlar. Ben,
bana daha yakın ve uygun olduğu için Atatürk Havalimanı’ndan kalkan Onur Air
uçağı ile yolculuk yaptım. Onur Air ile daha önce seyahat etmemiştim bundan
sonra da çok zorda kalmadıkça seyahat edeceğimi zannetmiyorum. Uçak biletine o
kadar para verdik bir bardak su bile ikram etmediler, tamam bir buçuk saatlik
yola yemek ikram etme ama en azından suyu 3 tl ye satma! Neyse…
Gaziantep turistik bir yer o yüzden çoğu 5 yıldızlı çok
sayıda otel var yer bulmakta sorun yaşayacağınızı sanmıyorum. Bir konuda
uyarayım Gaziantep muhafazakar bir kent bazı otellerde EVLİLİK cüzdanınız yoksa
kız/erkek arkadaşınızla aynı odayı vermiyorlar. Bu nedenle rezervasyon
yaptırırken böyle bir durum varsa belirtin ona göre kaydınızı yaptırın. Biz
ünlü rehber Saffet Emre TONGUÇ’un bir yazısında tavsiye ettiği TUĞCAN Hotel’de
kaldık, çok memnun kaldık. Hem Antep’in gezilecek, yenilecek noktalarına yakın
hem de hizmet ve servis çok iyi.
Gaziantep’e ulaştık, indik fazla beklemeden bavullarımızı
aldık Havaş ile şehre doğru yola çıktık. Otelimizi çok yakın bir yerinde indik.
Otele giriş yapıp odama çıktım, biraz uzandım dinlendim. Akşam olduğu için
gezmeye pek zaman yok ama güzel bir yemek yenilip güzel bir kahve içilecek
kadar zaman var :)
İlk akşam için lahmacunu konusunda çok güzel şeyler okuduğum
Üçler Kebap’a gittim. Otelime yakın olduğu için yürüyerek gittim. Son derece
sade ve temiz bir kebapçı Üçler. Önden söğürmeli lahmacun ve ayran söyledim. Söğürme
bildiğimiz közlenmiş patlıcan. Önce açık ayranım ile maydanoz, limon ve Antep
biberinin olduğu tabağım geldi. Antep biberini daha önce tatmamıştım, bizim
dolmalık biberin biraz daha ince uzunu gibi güzel bir acılığı var acı sevmeyen
ben bile sevdim.
Söğürmem ve lahmacunum geldi, lahmacun Antep’te taze sarımsak
ve baharat ile yapılıyor çıtır çıtır ince, dürüm yaparken neredeyse kırılacak
bir inceliği var. Lahmacun gerçekten çok güzel, hafif acı Antep biberiyle birlikte
çok güzel gitti :) O kadar yoldan geldim tek lahmacun ile doymam ben :)
Ardından simit kebabı söyledim. Durun hemen bizim çay ile yediğimiz simit ile
karıştırmayın, simit Antep bölgesinde köfterlerde kullanılan ince bir tür
bulgur. Simit kebabı şekil olarak Adana’ya benziyor ama biraz daha ince.
Üçler
Kebap beni üzmedi ilk defa yediğim simit kebabı çok hoşuma gitti et yumuşacık,
pişirirken kurutulmamış, çatalınız ile zorlanmadan bölüp yiyebiliyorsunuz.
Lahmacun ve kebap hem leziz hem de doyurucuydu yemeğin ardından güzel bir çay
içtim sıra geldi tatlıya. Dükkânın girişinde kare ve havuç dilim baklava
tepsileri yer alıyordu ben bir porsiyon havuç dilim istedim. Tadanlar hep derdi
Antep baklavası çok farklı diye duyduğunuz her şey doğru, en ufak bir abartı
yok! Ben İstanbul’da baklavayı evime yakın olan Güllüoğlu’ndan yiyorum o bile
bunun yanına yaklaşamaz.
Bir defa baklava şireli değil çok hafif tadında ve
konusunda hoş bir tereyağı var, fıstıklar toz değil gayet iri ki Gaziantep’te
baklavada kullanılan iri fıstığa Kuş Boku ismi veriliyormuş! Baklava bol
fıstıklı, tereyağlı ve güzel boğazı yakmayan hafif bir lezzeti var.
Üçler
Kebap’tan yediğim her şeyi beğenerek ayrılıyorum, hesabı öderken kasadaki Abiye
de teşekkür ediyorum :)
Karnım doydu, altım kuru sayılır, moralim çok iyi Antep
turuma güzel bir başlangıç yapmışım şimdi meşhur Tahmis Kahvesi’ne gidip güzel
bir zahter çayı içebilirim.
Navigasyonu kullanarak, yürüyerek gittim yakın
sayılır üstelik yemeğin üstüne yapılan yürüyüş iyi de oldu.
Tahmis Kahvesi tarihi bir yapı, sonradan restore edilmiş iki
katlı bir kahvehane. Akşamları çalgı ekibi müzik yapıyor diye okumuştum ama
gittiğim akşam müziksiz, sakindi. Hava sıcak olduğu için boş olan içeride değil
hemen karşısındaki açık alan olan ARASTA’da bir masaya oturdum. Yemekten sonra
çay içmeyi sevdiğimden zahter çayı istedim.
Zahter Antep ve Hatay bölgesinde
yetişen bir tür kekik, salatası da yapılıyor Antep’te çayı çok tüketiliyormuş
merak ettim. Zahter çayı içimi hafif tadı hoş güzel bir çay ama kışın soğuk
havalarda daha iyi gideceğini düşünüyorum. İki bardak zahter çayı içip otelime
gidip dinlendim. Ertesi gün bol bol gezeceğimiz için uyuyup dinlenmek lazım, üstelik
sabah erken kalkıp Ciğerci Ali Haydar Usta’ya gideceğim!
Sabah saat 6 alarm çaldı zar zor kalktım yüzümü yıkadım
giyindim! Sabahın 6 sında ciğer için kalkılır mı demeyin Gaziantep için ciğer basit
bir yemek değil kahvaltı, öğlen ve akşam yemeği! Ciğerci Ali Haydar en çok
tavsiye edilen ciğerci gece 3 4 gibi açıldığı sabah 8 9 demeden ciğeri bitirip dükkan
kapandığı için erken kalkıp denemek istedim. Ayrıca Ciğerci Ali Haydar Pazar
günleri kapalı, Pazar kesim olmadığı için pazartesi taze ciğer olmadığından
pazartesi de kapalı imiş aklınızda bulunsun, ben bu nedenle Cuma sabahı ilk
olarak buraya geldim. Yeri Gaziantep kalesinin hemen yakınında küçük bir
dükkan.
Dükkanın önündeki tezgahta ciğer ve böbrek şişleri dizilmiş, bir
tencerede de kavurma var.
Dükkanın önünde iki masa ve tabureler hepsi bu kadar,
içinde ise bir mangal ve içecek dolabı var.
Ben gittiğimde ocak yanmıştı
müşteriler çoktan yemeğe başlamışlardı. Müşteriler erkek ve tanıdık olunca
küfürlü ama keyifli bir muhabbet dönüyor, garipsemeyin :) Ne yersin dedi ciğer
dedim iki tanemi dedi anlamadığım için öyle olsun dedim! Tezgahtan iki şiş aldı
içeri geçti 5 dakika sonra bir tırnaklı pide üstünde iki ciğer şişim çekilmiş
olarak önüme geldi.
Masada baharatlar ile maydanozlu soğan var ortada kendiniz
baharatınız atıp dürüm yapıp yiyorsunuz. Ben ciğerin yanına ayran aldım.
Ciğerler çok yumuşak tazecik sabah sabah ilk defa yiyorum ama güzel oluyormuş
meğer :) Ciğerim bitti bir de kavurma denemek istiyorum tam mı yarım mı diye
soruyor tam cevap verecekken YARIM olsun deyip az önceki pidenin yarısına kavurma
koyup önüme bırakıyor.
Kavurma gerçekten çok güzel sulu ve lezzetli. Kahvaltım
bitti! İçerdeki lavaboda elimi yıkayıp hesabı ödüyorum 9 tl ! Ocak başındaki
usta ile sohbet ediyoruz ciğerler kuzu ciğeri, kavurmada ise koyun ciğeri ve 1
kilo kadarda böbrek kullanılarak yapılıyormuş. Ustama teşekkür edip otele geri
dönüyorum.
Biraz dinlenip soluklanıp dışarı çıkıyoruz ilk durağımız
Katmerci Zekeriya Usta. Katmer içi kaymak ve bol fındıklı ince yufkadan yapılan
bir tatlı, daha doğrusu İstanbul’lular için yemekten sonra yenilen bir tatlı.
Gaziantep için ise sabahları süt veya çay ile yenilen sabah kahvaltısı. Sevdiğim
bloglarda ve gezi yazılarında Katmerci Zekeriya’ya her giden tavsiye ettiği
için en iyisi burasıdır diyerek hiç düşünmeden gidiyoruz. Biraz ara sokakta
kalıyor ana yolda değil. Çok şükür bulduk Ustam kapıda ben daha önce bloglardan
takip ettiğim için tanıdım hemen.
Merhabalaştık dedim fotoğraf çekebilir miyim!
Ustam dünden razı hemen tezgahın yanına aldı tezgahtaki gence aç bi tane dedi
sağolsun hem fotoğraf çektim hem de video.
İki kişi için bir tane söyledik
oturduk gölgelik bir masaya. Biraz sonra yan taraftan çayımız geldi bekliyoruz
katmerleri Ustam neşeli neşeli dolanıyor ortalıkta bir içeri giriyor bir
dışardaki masalara bakıyor bizim gibi yerli turistlerle fotoğraf çektiriyor.
Biraz sonra bizim katmerimizde geldi Ustam arkadaşımla fotoğrafımızı çekmeyi
önerdi :)
Ustam dedik gel otur beraber çekilelim ikili üçlü fotoğrafımızı
çektirdik. Fazla soğutmadan katmere yumulduk anam bu ney!
İçi bol kaymak ve
fıstıklı dışındaki ince hamur neredeyse yok gibi! İki kişi bir katmeri zar zor
bitirdik yok hayır öyle ağır değil ve gerçekten çoook güzel. Aklınızda olsun öğleden
sonra giderseniz katmer bulamayabilirsiniz dikkat edin! Bir katmer 3 çaya 15 tl
ödeyip yolumuza devam ettik.
Öncelikle Gaziantep hakkında birkaç bilgi vereyim. Antep
büyük bir kent öyle birkaç sokaktan oluşan küçük doğu illeri gibi düşünmeyin
ama gezilip görülecek yenilip tadılacak esas bölge Kültür Yolu isimli bir proje
kapsamında restore edilmiş, onarılmış, toparlanmış. Eğer aklınızda Gaziantep’i
nasıl gezeriz çok minibüs otobüs taksi kullanacak mıyız sorusu varsa cevabı
HAYIR :) Tüm o seyahat yazılarında, bloglarında bahsedilen misal Bakırcılar
Çarşısı gibi yerler birbirine yakın bir hat üzerinde. Kültür yolu projesi gerçekten
güzel düşünülmüş, uygulanmış, göz ardı edilen pek çok noktayı öne çıkarmış. Gaziantep’li
bir arkadaşla konuştuğumda tüm bu çalışmaların önceki Büyükşehir Belediye
Başkanı Dr. Asım GÜZELBEY (Ak Parti) döneminde yapıldığını söyledi, emek veren
herkesin emeğine sağlık. Gezi süresince eski ve yeni Antep fotoğraflarını
görünce yaşanan değişimi görüp verilen emeğe saygı duydum…
Gaziantep’te pek çok küçük yerel müze bulunmakta ve bu
müzeleri 1-2 lira gibi küçük rakamlara gezebiliyorsunuz böylece müzeye ufak bir
katkınız oluyor, güzel bir düşünce. İlk durağımız Antep mutfağını tanıtma
amaçlı kurulan Emine Göğüş Gaziantep Mutfak Müzesi, Katmerci Zekeriya Usta’ya
çok yakın yürüme mesafesinde.
Gaziantep’in yeme içme kültürü nasıldır, evlerde
mutfaklarda hangi yöresel yemekler hangi malzemeler kullanılarak yapılır,
mutfakta ne tür kazanlar tencereler tabaklar kullanılır sorularını güzelce
cevaplayan bir müze. İki katlı eski bir Antep evi onarılarak hizmete açılmış, içeride
sergilenen bazı eşyalar Antep insanının bağışı her eşyanın yanında küçük bir etiketle
bu durum belirtilmiş. Her odanın duvarlarında sergilenen bölüm ile alakalı
bilgi panoları var bunları üstün körü geçmeden okumanızı öneririm.
En son alt
katta ufak bir baharat market bulunuyor bu odada duvara monte bir televizyonda
Antep yemeklerinin yapımını gösteren bir video izlenebilir zaman ayırıp izleyin
ben mesela yuvalama yemeğinin yapımını burada gördüm.
Müze’den çıktı Gaziantep Kalesi’ne doğru yürümeye devam
ediyoruz, yol boyunca pek çok Cami karşımıza çıkıyor. Kültür Yolu üzerinde çok
sayıda Cami olması dikkatimi çekti, mimari olarak benim İstanbul veya bir başka
şehirde görmeye alıştığım Camilerden daha farklı. Sanırım Selçuklular zamanında
kaldığını düşündüğüm bu Camiler tek minareli, kubbesiz daha düz yapılar.
Özellikle minarelerde çok ince bir işçilik, estetik olduğu dikkatimi çekti, hoşuma
gitti. Bol kubbeli bol minareli birbirinin kopyası betonarme camilerden sonra göze
çok daha güzel görünüyor.
Kültür Yolu üzerinde bulunan tüm dükkanlar doğru bir karar
ile tek tip hoş bir görünüme kazandırılmış. Kepenk ve tabelalar ortak bir
görünüme kavuşmuş, böylece tarihi bir bölgedeki bu dükkanların böyle görgüsüzce
kocaman neon lambalı, anlamsız bol ledli rengarenk tabelalar yaptırarak tarihi
estetiği bozmasının önüne geçilmiş. Yanyana sıralanmış dükkanları incelerken zaten
aklımda olan Bıçakçı Ökkeş’in el yapımı bıçak dükkanını görünce çok sevindim.
Çok
sevdiğim Çukurcuma Times bloğunda burası dikkatimi çekmişti, bende kendim ve tanıdıklar
için bi kaç bıçak almak istiyordum. Dükkana girdiğimizde genç usta tezgahının
başında bıçak biliyordu. Bizi görünce makinayı durdurup yazımıza geldi.
Bıçakları el yapımı et ve sebze için ideal. Ayrıca et parçalamakta kullanılan
satırlar ve Antep mutfağında çok kullanılan patlıcan ve kabak oymak için sebze
oyacakları da imal ediyorlar. Ben bıçak ve sebze oyacağı aldım. Uçağın kargo
bölümüne vereceğiniz bavulunuza atarsanız sorun olmaz ama yanınızda sadece
kabin bagajı varsa sorun olabilir uyarayım!
Bu bölgedeki bakırcılar, Bakırcılar Odası’na bağlıymış esnaf
ile konuşurken öğrendik. Sizde bizim gibi Bakırcılar Çarşısı ile karıştırmayın
evet burada da bakır işi, sedef işi yapanlar var ama burası orası değil :) Daha
yolumuz var.
Gaziantep Kalesi hemen karşımızda duruyor, yüksekçe bir
tepenin üstüne kurulmuş bayağı geniş heybetli bir kale. İçini gezmek nasip
olmadı, iki yıl önce bir heyelan olunca kale zarar görmüş apar topar kapatılmış
restorasyon ve onarıma alınmış halen de devam ediyor. Gerçi esnaf kalenin bir
kısmının gezilebileceğini söyledi ama halen inşaat ve onarım faaliyetleri
varken gezmek istemedik, bol bol uzaktan fotoğrafını çektik o kadar.
Çok fazla
aşağılara gitmeden geri dönüp meşhur Bakırcılar Çarşısı’na doğru yürümeye devam
ettik. Yolda sağlı sollu çok sayıda bakırcı, manav ve yöresel ürünler
bulabileceğiniz dükkan var. Patlıcanlar özellikler dikkatimi çekti malum mevsim
yaz patlıcan, biber, kabak kurutma mevsimi. Bu mevsimde kurutulan sebzelerden
kışın çok güzel dolma yapılıyor.
Bakırcılar Çarşısı’na daha var önce Zincirli Bedesten’e
uğruyoruz.
Burası bir tür mini Kapalı Çarşı gibi. İçeride sağlı sollu çeşitli
hediyelik ürünler bulabileceğiniz dükkanlar var Antep’in meşhur bakır ve sedef
ürünlerini, baharatlarını burada bulabilirsiniz. Burada imalat yok satış var.
Zincirli Bedesten’e uğramamızın nedeni Gaziantep’in meşhur el dokuması kutnu
kumaşından almak. Bu kumaş el dokuması, ipek yumuşaklığında Osmanlı zamanında padişahların,
saray insanının giysilerinin yapıldığı özel bir kumaşmış.
Tüm el dokumaları
gibi günümüzde turistik değeri bulunuyor o kadar. Ben şal olarak
kullanılabilecek birkaç modele baktım ama kravat gibi günlük kullanılabilecek
ürünler de yapmışlar. Biri kendime ikisi hediyelik üç şalı pazarlıkla 85 tl ye
alıyoruz. Daha ucuzları da var daha kısa veya daha ince şallarda ama hem
boyutları hem de kumaş kalitesi değişiyor bilginiz olsun.
Yola devam az biraz çok kısa yürüyüp Bakırcılar Çarşısı’na
geliyoruz :) Gaziantep bakır ürünleri ile meşhur gerçi Türkiye’nin değişik
yerlerinde bakır işçiliği yapılıyor ama burada daha geleneksel bir değer olarak
öne çıkmış. Bakırdan yapılma pek çok ürün bulabilirsiniz cezveler, sahanlar,
tencereler, nargileler, tür tür ebat ebat kahve setleri, sarımsak yemiş
dövmelik havanlar, tür tür küçük dekoratif eşyalar yani var oğlu var…
Bakırcılar Çarşısı’nda hem imalat hem satış var misal evlerde kullanılan bakır mutfak
eşyalarının kalaylamasını da burada yaptırabiliyorsunuz.
Gelelim işin püf noktasına! En çok talep edilen ürün estetik
ve hediye değeri daha fazla olduğu için kahve setleri. Tepsisi, fincanı ve
lokumluğu ile ikili dörtlü beşli altılı ebat ebat renk renk desen desen kahve
setleri bulunuyor. Bazı setler ucuz bazı setler pahalı dikkat edilmesi gereken
nokta şu ucuz setler makine işi pahalı setler el işçiliği. Esas para eden kısmı
el işçiliği olduğu için altılı makine baskısı seti 60 liraya bulabiliyorken
ikili el yapımı seti 100 liraya alıyorsunuz. Bu nedenle dükkanları gezin
gezerken sorun el işi mi baskı mı diye. Ben çarşıyı gezerken dükkanları
inceledim beğendiğim ürünler için esnaf ile konuştum. Rastgele bir dükkana
girdim çünkü içerde usta elince çekiç ile bakır işliyordu ürünlerini gösterdi,
anlattı konuştuk içime sindi tavrı yaklaşımı samimi geldi iki fincan + iki su
bardağı + bir tepsi + bir lokumluk ve bir bakır cezveden oluşan el işi seti 100
liraya aldım. Ustam konuşkan çıktı anlattı nedir ne değildir çay ısmarladı
sohbet ettik, sağolsun. Bize kenarda duran bir bakır vazoyu gösterdi 6000 tl
yanlış yok altı bin lira. Dedi bakmayın bu vazo üç kilo bakır ama düz yekpare
bakırdan bu hale gelmesi tek tek desen çizilmesi benim iki üç ayımı alıyor emek
çok dedi bizimde çok hoşumuza gitti ama ne yapalım 100 lira bile bize fazla! Teşekkür
ettik kolay gelsin deyip müsaade istedik.
Antep’in bir diğer el işi ürünü de sedef işçiliği. Sedef incinin
yatağı, denizden çıkarılıyor ceviz ağacı süslenerek bıçaklar, tabancalar,
tüfekler, masalar, mücevher kutuları yapılıyor. Gerçekten çok güzeller
özellikle sehpa ürünleri çok güzel ama 500 liraya bulursanız kendinizi şanslı
sayın :) Biz sadece ürünler hakkında bilgi aldık teşekkür ettik. Haa illa sedef
bir şey alacağım diyorsanız süs olarak kullanılan tahta kaşıkların, bastonların
fiyatları uygun. Bir de tespihler var 15 20 liraya anı olsun diye
alabilirsiniz, bizde öyle yaptık :)
Şanlı yürüyüşümüz devam ediyor istikamet Yemenici Hayri Usta
:) Durun hemen yemeni deyince başa örtülen tülbent benzeri bir şey aklınıza
gelmesin, çünkü bende ilk duyduğumda böyle düşünmüştüm. Gaziantep’te yemeni
deriden yapılan bir tür çarık, ayakkabı. Malum eski zamanlarda Converse, Puma
yok insancıklar ne yapsın hayvan derilerini kullanmışlar :)
Yemenici Hayri Usta
en eskilerden en meşhurlardan tabi artık Hayri Usta tek değil yeğenler,
çıraklar da çalışıyor. Hayri Usta Brad Pitt’in Truva başta olmak üzere pek çok eski
zamanlarda geçen Hollywood yapımına ayakkabı vermiş, dükkandaki yeğeninin
anlatımıyla bir 15 yıldır Warner Bross çarıkları Hayri Usta’dan alıyormuş!
Zaten bu özgüvenle yeğeni çok havalı bulduğumu söylemeliyim hiçte öyle Antep’in
diğer esnafları gibi boynu bükük değildi :) Hayri Usta o gün yoktu zaten küçük
bir dükkan içerde renk renk model model pek çok yemeni var giydim denedim bir
tane zar zor seçtim. Modeller güzel insan zorlanıyor öyle ucuz da değil 75
liraya aldık. Uyarayım ben 43 numara ayakkabı giyiyorum diye hemen denemeden 43
numara yemeni almayın bunlar deri esneyebiliyor ayrıca kalıpları farklı o
yüzden deneyip alın. Yemeniler süs eşyası değil yağmur olmadığı müddetçe bahar
ve yaz aylarında giyilebilir o yüzden giyebileceğiniz bir tane almanızı tavsiye
ederim ben öyle yaptım. Yemenici Hayri Usta’nın güzel bir web sitesi de var,
sitede dükkanda göremediğimiz pek çok model bulunmakta bunu da sorduk bazı
ürünler özelmiş, sipariş üzerine yapılıyor kargo ile adrese gönderiliyor
aklınızda olsun.
Evveeet! Bunu da hallettik gezintiye devam hemen yakındaki
Almacı Pazarı’na gidiyoruz. Yanlış okumadınız Almacı Pazarı ALMANCI değil! Peki
Almacı ne demek şöyle efenim ELMA bildiğimiz elma. Elmacı Pazarı hani biraz
yöre ağzıyla Almacı Pazarı oluyor :) Almacı Pazarı Antep’in tüm yöresel mutfak
ürünlerini bulabileceğiniz ortasından yol geçen caddenin iki tarafına yayılmış
üstü kapalı güzel bir Pazar bir tür minik Mısır Çarşısı. Domates ve biber
salçaları, çeşit çeşit pul biberler, Antep fıstıkları, fıstık ezmeleri, üzüm ve
cevizden yapılan tatlı sucuklar, pestiller, acı ve tatlı biber kuruları,
patlıcan, kabak ve acur kuruları, Antep peyniri, tür tür baharatlar…
Say say
bitmez. Ben bayağı bir şey aldım size de Antep’e kadar gitmişken eliniz boş
gelmenizi tavsiye etmem. Salçaları nasıl getireceğim demeyin uzun yol için plastik
kaplara koyup ağzını güzelce bantlıyorlar. Bir tek sebze kurularını yolda kırılmasın
diye yanınıza almanızı öneririm bavula koyup yazık etmeyin malum uçağa yükleme
yaparken o bavul havada taklalar atıyor!
Gezmek güzel ama sıcak daha bi yorucu oluyor o yüzden
doğruca hemen yakındaki Tahmis Kahvesi’ne gidiyoruz.
Dışarısı zaten sıcak ve
Arasta dolu içeri girip üst kata çıkıyoruz içerisi serin güzel. Dün içmediğim
menengiç kahvesinden sipariş ediyoruz. Menengiç aslında bir tür yaban fıstığı,
tohumları toplanıp kavruluyor ve kahve oluyor, pişirirken çok acı olmasın diye
su değil yarım yağlı süt kullanılıyor. Biz şekerli iki kahve istemiştik ki
kahve sevmeyen ben bile tadını beğendim mutlaka denenmeli.
Beğenirseniz hem
Tahmis Kahvesinde hem de Almacı Pazarı’nda satılıyor. Az biraz dinlendik soluklandık doğruca otele
gidip aldıklarımızı bırakalım sonra akşam yemeği için tekrar çıkacağız.
Yemek için bu akşam Çulcuoğlu Lokantası’nı deneyeceğiz. Giderken
çok merak ettiğim Kurtuluş Camii önünden geçiyoruz. Camii restorasyon ve
bakımdan geçiyor. Kurtuluş Camii aslında eski bir kilise malum Anadolu’da eski
kiliselerin çoğu sonrada camii yapılmış. Diyeceksiniz ki Gaziantep muhafazakar
bir yer kilise ne arıyor?
Gaziantep Osmanlı dönemindeyken sadece Türklerin
değil çok sayıda Ermeni, Arap ve Musevi’nin de yaşadığı bir ilimiz. Fakat malum
1915 Ermeni Olayları ve sonrasında giderek Türkiye’nin gayrı Müslümlere yönelik
sert politikalar uygulaması sonucu çok az sayıda Ermeni ve Musevi kalmış. Bir
taksici ile sohbet ederken halen Ermeni ve Musevi komşularımız var dedi ama
iyice azınlık konumuna düşmüşler, yazık (şimdi hemen peki ya Gazze, Filistin
demeyin bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Musevi olmaları ayrı
İsrail’in politikaları ayrı!). Restorasyonda olduğu için Kurtuluş Camii’ni
gezemiyoruz sadece fotoğrafını çekebiliyoruz.
Biraz uzun sayılabilecek bir yürüyüşten sonra Çulcuoğlu
Lokantası’na geldik. Çulcuoğlu hakkında değişik yazılar okudum kimisi İmam
Çağdaş’ı boş verin orası entel dantel parası çok ama aklı olmayanın gittiği yer
Antep’in yerlisi yani işi bileni buraya gelir diyor, kimi yazıda da İmam
Çağdaş’la kıyaslanmaz boş verin diyor! Ben kendim görmek kendi kararımı vermek
için uğramaya karar verdim ama gitmeden ortam hatta HİJYEN konusunda İmam
Çağdaş’tan aşağıda olmasını göze aldım! Çulcuoğlu ara sokakta kalıyor hatta
sokakta mavi neon lambalar olmasa dikkat çekmeyecek belki de.
Yolda yürürken mavi
neon lambayla yazılmış Çulcuoğlu yazısını görüyoruz, tabelaya doğru yürüyoruz ve
camda bir yazı: giriş Yan Tarafta! Kapıdan geçtik o da ne yahu masalar bomboş
derken sol tarafa bakmamızla herkesin harıl harıl yemek yediğini görmemiz bir
oluyor :)
Garsonla selamlaşıyoruz hemen bize iki kişilik bir yer gösteriyor esnaf
lokantasından hallice olan bu mekanda. Masamızda standart peçetelik, tuzluk,
bakır su sürahisi bildiğin esnaf lokantası ortamı. Oturduk yerleştik garson
sordu ne alırsınız dedik ne var? Bir şeyler saydı ama inanın içerisi çok
gürültülü, televizyon, müşteriler, çalışanlar, mutfak, tabak, çanak maşallah
tüm sesler harmanlanmış ortaya bir uğultu hakim. Garsonda zaten bana göre
formalite icabı soruyor ben hemen karışık dedim ikide ayran. Siparişi alan
garson ardına bile bakmadan hızlıca gitti bir dakika bile geçmeden elinde iki
kase az mercimek çorbası ile geldi!
İyi de biz çorba istemedik demedik çünkü
burada çorba İKRAM! Evet şaşırmayın ana yemekler ve içecekler dışında masanıza
gelen her şey İKRAM ve size pek sorulmuyor Abi çorba içermişin durum nedir diye
:) Hani bazen arkadaşınızın evine gidersiniz annesi sofrayı kurmuştur
oğlum/kızım şunun da tadına bak aman bundan da ye tatlıda al aman hemencecik
çayı da koyayım sıcak sıcak için diyen o hamarat teyze gibi Çulcuoğlu :)
Önünüze gelen ikramları sıra ile hüpletiyorsunuz İTİRAZ yok! Azıcık pide ile
çorbayı hüplettik ellerine sağlık iyi geldi midemize.
Boşalan çorba kaselerimiz alındı ve hemen ardından 3 tabak
geldi masaya: Salata, ezme ve hafif sarmısaklı cacık. Bakın burada nasıl bir
sistem var bilemiyorum ama servis dakika geçmeden masanıza bir şeyler
bırakıyorlar tüm masalar bu şekilde! Neyse, üçünün de tadı güzel DERKEN iki
parça firik pilavı geldi hafif ılık.
İtiraz etmeden tabaklarımıza aldık,
bitirdik salata, cacık ve ezmeyle. Hemen ardından küçük birer kızarmış içli
köfte geldi hani fındık lahmacun olur ya tadımlık işte buda fındık içli köfte
:)
İçli köfte sonrası ise bir şiş geldi ama ne şiş! Hayır ilginç olan muhteşem
tadı falan değil bu kadar şaşırtan şey şu dışı yumurtalı bu şişin içi neyli ben
diyeyim tavuk siz deyin BALIK. Şimdi etrafta bi dünya garson var ama birisiyle
bile göz göze gelipte soramıyorum ki!
Birinizde bi yavaş olun Abi bişey lazım
mı deyin! Ne malum belki ortaya her şeyden getir deyip bi dünya hesap ödüycem
:) Neyse işte bu şişide yedik ertesi gün Antep’li bi arkadaşa sordum! Dedi
Çulcuoğlu Antep’te balık ikram eden tek yer meğer benim TAVUK diyerek yediğim
şey BALIK mış! Sağlık olsun tadı güzeldi. En Yüce Allah’ım bakalım daha neler
gelecek! İnternette çiğ köfte de ikram edildiğini okumuştum ama sanırım bu
akşam çiğ köfte ustası izinli veya adamın canına tak etti istifa etti gelmedi
:) Bekledik bekledik bişey gelmedi ŞAŞIRDIK! Susadık bizim ayranlar gelmedi,
masamızdaki su sürahimiz de boş!
Zar zor iki saat bakınıp bir garson ile gözgöze geliyorum
Abi dedim bizim iki ayran vardı DEMEZ olaydım! Yaşı diğerlerinden hayli büyük
sanırım ŞEF GARSON olduğunu düşündüğüm kalın sesli garsonumuz İççen mi hemen
dedi! Adamın öyle bir ses tonu ve yüz ifadesi var ki o an ben birinci sınıfa
yeni başlamış kekeme çocuk garsonumuzda sınıf öğretmeni oldu :) Şaşırdım tabi
ürkek bir sesle Eee evet dedim ama nasıl dedim! İçcen yani dedi gitti biz
arkadaşımla göz göze geldik kahkaha atmamak için kendimizi zor tutuyoruz! Biraz
sonra kalın sesli garson AMCA elinde iki şişe ayranla geldi bi bana baktı sen
şimdi bunu açamanda dedi! Yaa tamam yeşil şortum BEN İSTANBUL’dan geldim diye
bas bas bağırıyor ama benim suçum ney! Allah’tan bu şortu almışım bu yazın
modası diye pudra rengi şort ile gelseydim Gaziantep’te başıma neler gelirdi
bilmem :) AMCA şişeyi açtı iki bardağa da ayranları koydu gülümseyip ayrıldı
masamızdan! Ve o andan itibaren bizim için sıradan bir ölümlü garson değil
GARSON AMCA oldu mümkün mertebe kendisinden pek bişey istemediğimiz!
Bu küçük
gerilimli maceradan sonra bizim KARIŞIK kebap tabağımız geldi masaya çok şükür!
Bu karışık tabağın içinde tavuk şiş(bakın bunun tavuk olduğundan eminim),
Şanlıurfa işi patlıcanlı kebap, kuşbaşı et ve bizim şiş kebap dediğimiz bu
bölgede genel olarak KIYMA olarak geçen güzel sulu yumuşak bir şiş bulunuyor
hepsinin tadı ayrı ayrı güzel. Közlenmiş domates ve Gaziantep biberi de ayrı
bir lezzet. Ohh tıka basa yedik fazlasıyla doyduk tatlıya zaten yer kalmadı onu
da yersek patlarız ama bilginiz olsun üzeri bool boool Antep fıstıklı kadayıfı
hakkında çok güzel yorumlar okudum siz tadın deneyin. Tatlı dediler sağolun iki
çay alalım dedik. Çayımız geldi ama bardağa dokunmam ile bardağın kenarında
elimin şirelenmesi bir oldu! Şimdi tamam Çulcuoğlu yemekleri güzel ama HİJYEN
burada biraz zayıf! Bir defa masanıza gelip boşları alan KOMİ KIZLAR sanki
evden gelmiş gibi üzerlerinde bir üniforma yok günlük kıyafetler var ve nasıl
desem affedersiniz çingene gibiler! Durun hemen ırkçılık ile suçlamayın beni yani
insan biraz dikkat eder sanki patron acımış iş vermiş gibi ortalarda
dolanıyorlar! Neyse zaten bende çok temiz olmadığım için olur bu kadar deyip
çayı bitirdim.
Tabi İKRAM eksik olmadı ve ortaya bir tabak buzlu meyve geldi
kırmadık kibar kibar meyvemizi de yedik :) Yedik içtik artık bize müsaade
masadaki adisyonu alıp kasaya doğru ilerliyoruz adisyonda sadece kebap ve
ayranın karşısında birer X var yani diğer her şey müesseseden :) Bizim garson
AMCA da ardımızdan geldi hemen gitmeden benim enseye bi şaplak atacak kesin :)
Kasadaki temiz yüzlü amcaya adisyonu ve parayı uzattık para üstü ile birlikte
bir avuç kolonyalı mendil verdi dedik amca sağol olsun olsun dedi bulunsun
yanınızda bu sırada bizim GARSON AMCA’da kolonya tuttu sağolasın şekerim deyip
ellerimizi güzelce kolonyaladık.
Otele doğru sakin sakin yürüyoruz akşam hava güzel soğuk
değil hafif hoş bir serinlik var. Gaziantep hayatın erken saatte bittiği
Anadolu illerinden. Parklarda oynayan çocuklar laflayan aileler var ama onun
dışında şehrin bu bölgesinde sosyal hayat kısıtlı, sokakta gördükleriniz de
erkek grupları size garip garip bakan erkekler! Maalesef Anadolu şehirlerinin
ortak özelliği sokakta, daha doğrusu sosyal hayatta kadın yok kadın olmayınca seviyede
belli oluyor. İşte bunu düşündükçe gözünü seveyim İstanbul şehir hayatı diyor
insan. Neyse karamsar düşünceleri bırakıp otelimize ulaşıyoruz ama odaya gitmek
için erken havada gayet güzel birer soğuk bira mira içelim. Otelin az biraz
ilerisindeki Bayazhan’a geçiyoruz.
Bayazhan Gaziantep konulu bloglarda, gezi
yazılarında mutlaka değinilen eski bir han aslında. Güzelce restore edilmiş bir
kısmı kent müzesi olarak kullanılıyor, içindeyse alkollü bir meyhane bar
karışımı yer var. İçeri girince şaşırıyoruz bayağı kalabalık gerçi Gaziantep’te
alkollü mekan sayısının bir elin parmağını geçmediğini düşününce bizim
şaşırmamız esas anormal olan! İçerisi çok hoş bir şekilde tasarlanmış girişte
sağ tarafta bir Pub var, solda ufak bir sahne var canlı müzik için. Geri kalan
alan meyhane olarak yerleştirilmiş. Hanın içinde ufak bir kuyumcu, yöresel
bakır işleri satan küçük bir mağaza bulunuyor. Hanın orta bölümü oldukça geniş
ve gözü rahatsız edecek bir dekorasyon yok bunu iyi yapmışlar tarihi görsellik
korunmuş en azından. Biralarımızı yudumlarken kadın bir solist ve saz
arkadaşları sahneye çıkıyor, ses kısık fon müziği gibi ve bu gayet iyiymiş
aslında :) Kızın sesi güzel orkestra iyi çalıyor siz muhabbet ederken fonda hoş
bir müzik iyi oluyor. Birer bira soda içtikten sonra hesabı ödeyip otele
geçiyoruz. Fiyatlar nasıl desem İstanbul ayasında yani ucuz değil zaten
Antep’linin biraz eli mahkum müessesede bunun farkında! Şimdi güzel bir uyku
çekmek lazım sabah erken kalkıp efsanevi beyran çorbasını deneyeceğim!
Gaziantep gezinizi çok beğendik, vergi dairesi olarak.
YanıtlaSil